1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103  104  105  106  107  108  109  110  111  112  113  114  115  116  117  118  119  120  121  122  123  124  125  126  127  128  129  130  131  132  133  134  135  136  137  138  139  140  141  142  143  144  145  146  147  148  149  150  151  152  153  154  155  156  157  158  159  160  161  162  163  164  165  166  167 



  Orhan Naci AK….....................|

   Kıyasa böyle bir misyon yüklenmesini doğru bulma-yanlar, bazı noktalarda haklı olsa da meselelerin çözümünde başka hatalara düşüyorlar. Bunların çoğunluğuna göre bir meselenin hükmünü önce Kitap ve Sünnette ararız. Kitap ve Sünnette yoksa, sahabelerin fetvalarına ve uygulamalarına bakarız. Oysa sahabe de kıyas yapmış ve içtihatta bulunmuştur. Bazıları tabiunden olan alimlerin fetvalarını da buna ilave ediyorlar. Kıyasa karşı olanlara göre, her nevi toplumsal olay, bütün örnekleriyle Sahabeler ve Tabiun devrinde yaşanmış ve bu olaylarla ilgili hukuki kurallar da konmuştur. İlim demek, geçmişi ve geçmişin haberlerini bilmektir.

   Aslında beşeri münasebetler sahasında nasların sınırlı ve çözüm gerektiren olayların sınırsız olması göz önünde bulundurulduğunda, kıyası reddedenlerin kendi içlerinde tutarlı bir çözüme ulaştıkları da söylenemez. Kıyasa karşı olanların, kıyasla ortaya konan hükme bid’at demeleri ve toplumsal gelişmelere uygun bir metot da önermemeleri, neticede statik bir din ve dünya görüşüne saplanmış olmaları sonucunu doğurmuştur.

   Biraz da sorun, dinden olanla dinden olmayanı ayırt etmemekten, kıyas denilen yöntemi, ibadet olsun muamelat olsun her alandaki problemlerin çözümü için aynı değerde bir yöntem kabul etmekten kaynaklanıyor. Bu tutum o devrin

  dünya görüşü ile ilgilidir. Her meseleyi dine uygun bir çözüme kavuşturmak, içtihatlar çağının bir karakteristiği idi. Bu nedenle meselenin dinî olan ve olmayan tarafına temas edilmedi. Acaba her hukuki meseleyi, dinî bir esasa dayandırarak çözüme kavuşturmak dinin bir emri midir? Bu konuda bir mecburiyet var mıdır? Yemene vali olarak gönderilen Muaz İbni Cebel, ben kıyas yaparım demedi,

  

  83

  

 


83
Önceki                  Sonraki