ait olup olmadığı kesinlik kazanmış değildir. Kesin olmayan bir delille Kitap nassına dayalı umumi bir kaidenin hilafına hükmetmek, dolayısıyla zannî olan bir delili dayanak yapıp, unutarak yiyip içenin orucunun bozulmayacağını söylemek, Ebu Hanife’nin usulüne uygun düşmemektedir.
Bazıları da Ebu Hanife’yi kendi görüşüne muhalefet eden biri olmaktan sakındırmak için şöyle bir görüş ileri
sürüyorlar: Ebu Hanife, Ebu Hureyre hadisi ile doğrudan bir nassa değil, kıyasla varılan bir sonuca muhalefet etmektedir. Kıyas ise şöyledir: (Oruçlu iken yiyip içenin orucu bozulur. o halda unutarak yiyip içenin de orucu bozulur.) Eğer Ebu Hanife, nassı değil de kıyasla varılan bir hükmü tahsis ediyorsa, zannî olan bir hükmü tahsis ediyor demektir. Böylece zannî olan bir hükmün, zannî bir delille tahsis edilmesi Hanefi mezhebinin usulüne ters düşmemektedir.(19)
Sonuç itibariyle Ebu Hanife, zannî olan bir delil ile kat’i olan bir hükmü tahsis etmenin doğru olmadığı görüşündedir ve kendisinden bu görüşüne uygun davranması beklenir. Kanaatimize göre Ebu Hanife, bu meselede haber-i vahide değil de kendi zamanına kadar süregelen bir uygulamaya itimat etmiştir. Belki de Ebu Hanife’yi ikna eden şey, bu haber-i vahide refakat eden bir uygulamanın devamlılığı ve yaygınlığı olmuştu. Muhtemeldir ki, Ebu Hureyre’nin hadisi, Ebu Hanife’ye ulaştığında unutarak yiyip içmenin orucu bozmayacağına dair umumi bir uygulama ve kanaat mevcuttu ve bu hadis, bu uygulamaya destek mahiyetinde rivayet ediliyordu. Belki de süregelen uygulama, bu haberin, mütevatir derecede sağlam olduğunu gösteriyordu.
 19 Prof. Dr. Ebu Zehra. Ebu Hanife. Osman Keskioğlu Tercümesi.
55
55 |