görüyoruz. Yenilecek şeylerde kıyas yapabilmek için gerekli olan temizlik ve pislik illeti çıkarımlarda esas alınamamış, başka ölçülere baş vurulmuştur. Kur’an-ı Kerimin haram dediği yiyeceklerin dışında, yenilmesi haram veya mekruh sayılan çok sayıda yiyecekle karşılaşıyoruz ki mezhepler de bu konularda ihtilaf ediyorlar. Birinin haram dediğini diğeri mekruh, bir diğeri ise helal diyor. Çünkü ölçekleri iyi ölçmüyor, Allah’ın Araf Süresinde gösterdiği ölçeği kullanmıyorlar. Birisi zayıf bir hadise dayanıyor, diğeri sonucu zannî olan bir kıyası esas alıyor, kimisi de halkın eğilimlerini göz önünde bulunduruyor, bazıları da şüphe uyandıran şeylerden kaçınılması gerektiğini ileri sürerek haramlar ve mekruhlar icat ediyorlar. Müçtehitlerin elindeki ölçekler farklı olunca ihtilaflar da artıyor.
5-Müçtehitlerin içtihatlarında kendi çağının örfleri, sosyal kültürel çevrenin etkileri, nassların yorumunda da şahsi veya o dönemin dünya görüşleri etkili oluyor.
Mezheplerin kendi aralarında ihtilaf etmeleri aslında mahzurlu bir şey değildir. Çünkü Peygamberimiz: Ümmetimin ihtilafında rahmet vardır demek suretiyle, insanları düşünmeye, içtihat yapmaya teşvik etmiştir. O halde ihtilaflar bir rahmet nişanesi olduktan sonra neden bunca söz söylüyor ve ayrıca bir çıkış yolu aramaya kalkıyoruz?
Bizim burada anlatmak istediğimiz şey şudur. Bütün bu ihtilaflı konuların dinden sayılmak istenmesi. Umumi anlayışı göre mezhep demek din demek. Herkes dinini ezhebinin penceresinden görüyor ve öyle algılıyor. Yani biz bunca ihtilafı hükmü , farkında olmadan dinimizin gereği
134
134 |