b)Şimdi de Ebu Hanife’nin delil olarak kabul etmediği bir haber-i vahidi örnek alalım:
Zeyd b. Sabit’ten rivayet edilen bir hadise göre, Ağaç üzerindeki hurmaların kuru hurma ile değişimine Peygam-berimiz(as) izin vermiştir. Ebu Hanife bu habere itimat etmez ve bununla amel edilmesini reddeder. Yerdeki hurma ile daldaki hurmanın misli misline olamayacağı görüşünden hareketle burada ribâ şüphesi olduğunu ileri sürer. Verilen örneğin muamelatla ilgili olduğuna dikkat edilmelidir.
Neticede Ebu Hanife, haber-i vahidin bir kısmını alıyor, onunla amel ediyor ve bir kısmı ile de amel etmiyor. Ebu Hanife’nin mezhebine göre, sübutu zanni olan haber-i vahit türü hadislerle farzlar ve haramlar değil de yukarıdaki bölümlerde izah edildiği gibi vacib ve tahrimen mekruh gibi yükümlülükler konabilir.
Haber-i vahit konusunda Ebu Hanife’nin metoduna muhalif olan mezhepler ise, haber-i vahidin kitap hükmünü tahsis edebileceğini, bunlara istisnalar getirebileceğini, hakkında kitap hükmü bulunmayan konularda da helal ve haram tesis edebileceğini söylüyorlar. Muhaddisler de bu konuda onlara eşlik ediyor.
Zanni delillerin din alanında kullanılması, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Eğer insanlar arası münasebetleri düzenleyen muamelat sahasından bahsediyorsak, hakkında kitap nassı bulunmayan bir alanda ister haber-i vahit, ister sahabe fetvası ve ister müçtehitlerin istihsanları olsun sonuçta dinde yeni bir kural koyma veya bir bid’at söz konusu değildir. Yeter ki bunlar kutsal ve değişmez kurallar olarak lanse edilmesin.
56
56 |