kaynağı ise Kitap, Sünnet, İcma’ ve sahabelerden intikal edenşeylerdir.”(49) diyen İmam Şafiî, istihsana göre fetva veren re’ycileri hedef alarak, fıkhın alanını daraltan ama sahabe fetvalarını kutsallaştıran bir tutum takınıyordu.
İslam dünyası, fetihlerle genişliyor, yeni kültürlerle karşılaşılıyor, ekonomik, siyasi ve başka nedenlerle toplum hayatı karmaşıklaşıyor ve böylece yeni hukuki ihtiyaçlar ortaya çıkıyordu. Bu hukuki ihtiyaçları karşılayabilmek için yeni kaynaklara ihtiyaç vardı. Re’yci müçtehitler bunları yabancı hukuk sistemlerinden almayı mahzurlu görmediler. Bilhassa amme hukuku, idari teşkilatlanma, toprak ve vergi sistemleri, gümrük meseleleri gibi konularda yapılan düzenlemeler için Roma, Sasani ve Bizans tesirinden bahsedilebilmektedir.
Diğer yanda yeni durumları karşılayacak yeteri kadar nass bulunamayınca ilk müçtehitlerin fetvaları dini deliller arasına alınarak bunlara kıyas yapılmaya başlandı. Böylece kutsallık alanı biraz daha genişledi.
Bu arada büyük fıkıhçıların yanında İslamî bir dünya görüşü oluşturacak büyük düşünürlerin çıkmamış olması bir eksiklik olmuştur. Bence yabancı devletlerin devlet yapısını ve amme hukukunu taklit edecek yerde zekat müessesine dayalı orijinal bir devlet sistemi ve yapısı oluşturulabilirdi. Ne yazık ki kısa sayılacak bir süre içinde, zekat toplama ve belirtilen amaçlar doğrultusunda harcanması işi, devletin görevleri arasından çıkarıldı. Böylece devlet ve yönetim anlayışı İslamî olma özelliğini kaybetti.
 49 Er-Risale Tercümesi. Paragraf: 1468, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları
130
130 |