Bu Ayet-i Kerimede bir çok alanda rahatlıkla kullanabileceğimiz bir yöntemle karşılaştığımızı görüyoruz. Burada iki kişiden bahsediliyorsa da iki kişi yerine üç, veya beş veya on kişiden kurulu bir heyet oluşturmanın nassın amacını gerçekleştirmede daha başarılı olacağı apaçıktır. İlahi beyan, heyetin adil kişilerden oluşmasını şart koşuyorsa da böyle bir heyetin, konusuna göre uzman kişilerden oluş-masını istemek de aklın gereğidir. Bir fıkıh aliminin söy-lediği gibi bir malın değerini, çarşı pazar işlerinden anlayan birine sormak lazımdır. Bu heyetteki kişilerin bilgi ve tecrübe gibi diğer nitelikleri de göz önünde bulundurulmalıdır.
Böyle bir heyetin bir yasama meclisi olarak düşünülemeyeceği kabul edilse bile zekata ve vergiye tabi zenginlikler, vergi miktarları, ceza şekilleri ve miktarları, diyetler ve bunun gibi toplumun diğer ihtiyaçlarını belirlemede yetki sahibi olabileceği ve bu yetki ile belirleyecekleri esasların, Kitaba ve Sünnete aykırı olmayan bir mahiyet taşıyacağı kolaylıkla ileri sürülebilir.
Bu Ayet-i Kerimede dikkati çeken hususlardan biri de şudur: Bu iki kişilik heyetin, yürütmeden ve yargıdan bağımsız hareket etmesi ve adaletle hükmetmesi istenilmek-tedir. Adeta kuvvetlerin ayrılığı prensibine işaret edilmiştir.
Kitap, dinle ilgili bir alanda (dinin hükmü olan av yasağının karşılığı olarak kurban mi kesileceği yoksa sadaka mi verileceği veya oruç mu tutulacağı konusunda) zamanla değişebilecek değerlerle ilgili olarak insanlara bir yetki tanımış bulunmaktadır. Bu yetkiyi, benzer alanlarda kullanmanın ne mahzuru olabilir?
155
155 |