algılansın; bu konulardaki fetvalar bizi vahye dayalı hükümler gibi, sonsuza kadar bağlasın.
Mezhep imamlarının görüşlerini ve fetvalarını dini karakterli hükümler haline getiren şey nedir? Bunların kullandıkları metotlar mı? Yoksa bunların yanılmazlığı, masumluğu mu? Yoksa günümüzde bazı kimselerin söylediği gibi İslam alimleri bazı şeyleri ilham ile mi biliyorlar? Yani bunların fetvaları da ilahi kaynaklı mı?
İşte bu sorular bizi, mezheplerin dayandığı metotları, dini hükümlerin karakterini ve kullandığımız metotların bu karaktere uygun sonuçlar elde edip edemeyeceğini incelemeye ve araştırmaya sevk etti. Ehli Sünnet Mezhep-lerinin masum imam teorisini reddettiğini biliyoruz; geriye ‘mezhep imamlarının kullandığı metotların dinî hükümler vazetmeye elverişli olup olmadıkları meselesi’ kalmaktadır.
Dini çıkarımlar üzerine yoğunlaşıp ( Dini çıkarım sözünden maksat: Dini meseleler konusunda akıl yürütmelerle çözümlere ulaşmak, fıkıhtaki tabiriyle içtihatlar yapmak anlaşıl-malıdır) konu ile ilgili yayınları incelemeye başlayınca görüldü ki mezhep taassubu her şeyin önüne geçiyor; farklı görüşler, bunlar nasslara dayandırılmış olsa bile mezhep taassubu ile reddediliyor. Dinî eğitim almış olsun veya almamış olsun, inanmış aydınlar bile bu red cephesine öncülük ediyor, dini cemaat önderleri de bunlara destek veriyorlar. Neticede mezhepler, bütün teferruatı ile kutsallaşıp dinin yerini alıyor. Oluşan sosyal baskı, yeni içtihatlara imkan tanımıyor ve bu tutum siyasi otoriteyi temsil edenlerin de işine geliyor. Çünkü siyasi otorite, hem çoğunluğun yanında olmak istiyor ve hem de fikir ayrılıkları ve kargaşa istemiyor.
11
11 |