değildir. Yukarıda söylendiği gibi mekruh denilen yasaklar, helâlden harama doğru derece derece yükselmekte ve harama en yakın olan mekruh fiile, tahrimen mekruh denilmektedir.
Hanefi fıkıh alimleri, tahrimen mekruh kavramı ile haram kavramını birlikte ele alıp, sübutu ve delaleti kat’i bir
delille sabit olan bir yasağa haram, zannî bir delile istinat eden yasağa ise tahrimen mekruh diyorlar. Bu nedenle zanni bir delile dayandığı için erkeklerin ipek elbise giymelerini ve Müslümanların altın ve gümüş kaplardan yemek yemelerini tahrimen mekruh sayıyorlar. Buradaki delilin zannî olmasının nedeni, bu konuda rivayet edilen hadislerin mütevatir derecesinde olmayıp, haber-i vahit seviyesine kalmış olmasıdır. Diğer mezhepler, haber-i vahit gibi sübutu-u zannî bir delile dayandırılmış olsa bile, bu tür yasaklara haram demeyi uygun buluyorlar.
Bir çok mekruh fiilin içtihatlara göre şekillendiğini ve zamanla çoğaldığını görüyoruz. Örneğin Hambelilere göre, hamam çalıştıranın ve berberin kazancı mekruhtur. Bunlar bu sonuca kıyas yoluyla varıyorlar.
İbadetler konusunda bir şey söyleyecek olanın mutlaka Peygamberimizden bir habere dayanması gerektiği halde, böyle yapmayarak kendi içtihatlarına göre ibadetler hakkında mekruh icat edenlere de rastlanılmaktadır. Örneğin bazı mezheplere göre aşağıdaki fiiller mekruhtur. Bu konuda daha tafsılatlı bilgi için İslam Fıkıh Ansiklopedisinin ilgili bölümlerine bakılabilir.
Köylünün şehirliye imameti mekruhtur.
Kadınların cemaatle namaz kılmaları mekruhtur.
İmamın cübbesiz olarak cemaate namaz kıldırması mekruhtur.
32
32 |