gördüğü şu sözü hatırlayalım: “Kitapta ve Sünnette bulamazsam kendi içtihadımla hüküm veririm.”(42) Muaz ibni Cebel’in kendi içtihadıyla vereceği hükümlerin dinden sayılmayacağı tartışmasız bir hakikattır.. Muaz ibni Cebel’e içtihat yapmak için izin vermek, içtihatla verilecek hükümlerin kutsal ve dinden sayılmayacağını gösterir. İçtihat yapmak dine ilave yapmak değildir. İçtihatlar bir topluluğun iyiliği emretmesi ve kötülükten kaçınması amacına yönelik olarak yaptıkları bir iştir. Kur’an-ı Kerimin amacına uygundur ama bunlar din değildir.
Allah(c.c.) Kur’an-ı Kerimde “iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk”tan bahsediyor (3/104). Allah bununla iyi işler ve kötü işlerin neler olduğu konusunda insanlara bir takdir hakkı tanımıştır. Kur’an-ı Kerim bütün iyi ve kötü işleri tek tek saymamış, zamanla ortaya çıkabilecek yeni olaylar alanında görülebilecek iyi ve kötü yönlerin de bulunup ortaya çıkarılması için insanlara akıl ve irade gibi yetiler vermiştir. Biz Kur’anı Kerimde neler bulunduğunu okuyup anlıyor ve her bir şeyin kayıtlı olduğu Lehv-i Mahfuz olmadığını biliyoruz.
Bu gün arabasını insanlara eziyet edecek bir yere park eden bir sürücü, yanlış ve kötü bir iş yapmış olur. Yine, yolun kenarında durup karşıya geçmek için yolun boşalmasını bekleyen yaşlı bir yolcuya, arabasını durdurup geçiş hakkı tanıyan sürücü de bir iyilikte bulunmuş olur ve hatta bu davranışından dolayı ahirete müteallik bir sevap ve mükafat umar. Burada iyiliğin ve kötülüğün ne olduğunu belirleyenin insanlar olduğu açıktır. Bu nedenle bu davranışlar iyiliği
 42 Bu hadisi Ebu Davut ve Tirmizi Ahkam bölümünde zikretmişlerdir.
105
106 |