taşınması ve sirayeti anlamına gelmektedir. Ayrıca sosyal kültürel çevrenin etkisinde kalan müçtehitlerin re’yleriyle şekillenen bu tür düzenlemelerin, günümüz insanının iyiliğini ve kamu yarını eskisi gibi gözettikleri ve insanları kötülüklerden korudukları da söylenemez.
Diğer yanda, mezheplerin teşekkülünden bu yana, yeni olaylar ve insanlar arasındaki münasebetlerde yeni şekiller ortaya çıkmış, kamu alanında yeni yasama ihtiyaçları hasıl olmuştur. Örneğin fıkhın ilk yazılı eserlerinden biri olan İmam Malik’in Muvatta adlı eserinde, günümüz hukuki ihtiyaçlarının bir çoğunu bulamıyoruz. İmar mevzuatı, karayollarında trafiğin düzenlenmesi, bankaların işlevleri, siyasi partiler, dernekler ve seçimlerin düzenlenmesi, belediyelerin ve zamanla ortaya çıkan diğer kamu kuruluşlarının görevleri, tüketicilerin haklarının korunması, avukatlık hizmetleri, kat mülkiyetinin düzenlenmesi, sosyal sigorta mevzuatı, basın yayın mevzuatı, eğitim ve öğretimin düzenlenmesi gibi.
Bundan sonra vahiy gelmeyeceği düşünülecek olursa, hukuki ihtiyaçlarımızı gidermede eğer islamî çizgiyi devam ettirmek istiyorsak, ‘dine uygunluk’ yerine ‘dine aykırı olmamak’ ilkesini benimsememiz daha uygun bir tavır olacaktır diye düşünüyorum. ‘Dine aykırı olmamak’ ilkesiyle hareket edildiğinde, dine ters düşmek gibi bir durumdan sakınmış olacağımız gibi, içtihat kapısı açıktı kapalı idi gibi bir sorundan da kurtulmuş olacağız. Yapılacak iş, işin icabına, toplumun tecrübelerine göre hukuku düzenlemeyi yapmak, ama bunun dinin genel ilkelerine aykırı olmamasına dikkat etmek. İslâmın genel ilkelerine aykırı olmayan bir hukuk sisteminin kutsallık taşımayacağı açıktır. Buna karşın
141
141 |