çıkarmamız, irademizle bunu yerine getirmemiz gerekiyor.
İyilik ve kötülüğün (hüsn ve kubh) insanlar tarafından bilinip bilinemeyeceği kelamcılar arasında tartışılan bir konu olmakla beraber, biz, insan aklının iyilik ve kötülükleri göreli olarak bilebileceği görüşünü benimsiyoruz. Allah’ın kutsal kitaplarında bizlere bildikleri mutlak, bizim aklımızı kullanarak bildiklerimiz ise göreli hakikatlerdir. Karşılaşabileceğimiz her yeni olayda da aklımızı kullanarak iyiliği ve kötülüğü tespite çalışmamız vaz geçemeyeceğimiz bir görevdir. Allah böcekleri kendi tabiatında, insanları da idrak eden, düşünen, kavrayan, şüphe eden bir tabiatta yaratmıştır.
Öyle anlaşılıyor ki, muamelat olsun, adap olsun beşeri münasebetler sahasında her zaman insanların söyleyecek bir şeyleri olmuş ve olmaya devam edecektir. İman ve ibadet sahası ise insanların hüküm tesis etmelerine kapalıdır. İnsanlar gaybı bilemezler, ibadet dediğimiz kul ile Allah arasındaki ilişkinin şeklini de belirleyemezler. Bunlar akılla bilinecek şeyler değildir.
Şimdi de insanların söz sahibi olduğu muamelat sahası ile ilgili son örneği verip bu konuyu noktalamaya çalışalım. Yukarıda giriş bölümünde verdiğimiz örnektegörüleceği gibi, selem suretiyle alım satım aktında Peygamberimiz iki şart koşuyor: 1-Alınacak malın miktarı. 2- ve ne zaman teslim alınacağı. Bu şartların niza’yı önlemeye yönelik olduğunu tespit eden Ebu Hanife, selem suretiyle yapılacak akıtta dört şartın daha bulunmasına hükmediyor: cinsin, nevi muhtelif olanlarda nevin, vasfın ve teslim edilecek yerin belirtilmesi. Bu yeni dört şart konusunda bir
108
108 |