sayıyor ve bunları değişmez ve kutsal hükümler olarak algılıyoruz.
Kutsallık alanını genişletmenin dine hizmet olmayacağı bilinmeli, kutsal olmayanı kutsallaştırmanın dine ilave anlamı taşıyacağından korkulmalıdır. Muamelat sahasında hakkında nass bulunmayan mevzuatın dine uygunluğunun iddia edilmesi yerine, dine aykırı olmadıklarının iddia edilmesi daha uygun bir tutum olurdu diye düşünüyorum. Gerçi mezhep imamlarının benim-sedikleri istihsan, mesalih-i mürsele gibi metotların, bize nass olmayan konularda hüküm verme ve kural koyma imkanı vermesi, bu metotların dine aykırı olmama esası üzerine işlediklerini gösterse de bunu yüksek sesle telaffuz edemediklerini görmekteyiz. İstihsan keyfe göre karar vermektir diyenlere karşı, kendilerini savunan Hanefi usulcüleri, istihsan yoluyla verdikleri fetvaların dine uygunluğunu ispat için, istihsanın gizli bir kıyas olduğunu kanıtlamaya çalışmışları gibi. Verdiğimiz hüküm ‘dine aykırı değildir’ demek yerine, her zaman ‘verdiğimiz hüküm dine uygundur’demeyi tercih etmişlerdir.
c)Sosyal-kültürel çevrenin içtihatlara etkisi ve bu yolla kazanılan yeni kutsallık alanları
Sosyal-kültürel çevre, dinle ilgili alanlarda bilhassa hukuk ve ahlakla ilgili konularda etkili olmuş ve bu konulardaki kutsallık alanını dikkati çekecek ölçüde genişletmiştir. Sosyal kültürel çevrenin kutsallık oluşturmadaki etkisini anlatabilmek için önce kendi deneyimlerinden bir örnekle işe başlamak istiyorum.
135
135 |