3-Diğer yanda sünnî mezhepler dediğimiz dört mezhep dışında oluşan mezheplerin de incelenmesine fayda görülmektedir. Onların siyasi ve ideolojik baskılar altında kaldıkları, bu nedenle tarafsız olamayacakları ileri sürülse bile, bu tehlike sünnî mezhepler için de, az da olsa söz konusudur. İlim adamı, sıradan bir insan gibi bir mezhebin dünya görüşüyle kayıtlı olarak hareket edemez. İlim adamı bütün akımlara ve olaylara karşı tarafsız olmalıdır ki gerçeği görebilsin, ilime katkı sağlayabilsin.
Diğer yanda biz, ehli sünnet dışındaki mezheplerde gördüğümüz ideolojik saplantıyı ehli sünnet mensuplarında da görmekteyiz. Onlar da ehli sünnet ideolojisine aykırı görüşleri dine saldırı gibi algılayıp şiddetli bir şekilde reddetmekte, bu görüşlerin sahiplerine insafsızca saldırmaktadır. Bu tutum, bütün ideolojik saplantılarda olduğu gibi farklı görüşleri yasaklamakta ve önümüzü karartmaktadır.
4-Bizim üzerinde durduğumuz meselelerden biri de fıkıhta delil olarak kabul edilen sahabe fetvaları, örfler gibi hususların dinle karıştırılmaması gereğidir. Bunlar hukukun delilleri olabilirler, fakat asla kutsal ve değişmez hükümler olarak düşünülemezler.
İcma’ dediğimiz delile gelince, icma’, terimlerin anlamları üzerinde bir uzlaşma anlamına geliyorsa güzel bir şeydir. Ama genel olarak icma’ denilince aşağı yukarı aynıasırda yaşayan alimlerin, birbirinden habersiz olarak bir meselede aynı sonucu doğuracak şekilde bir yargıda bulunmaları anlaşılmaktadır. Böyle bir sonucun o günün sosyo-kültürel ortamın etkisiyle olabileceğini gözden
161
161 |