Yukarıda giriş bölümünde verdiğimiz 2. örneğe geri döndüğümüzde görülmektedir ki, Ebu Hanife, Peygam-berimizin selem aktının şartları ile ilgili talimatına ilaveler yapmıştır. Ebu Hanife bu ilave şartları koyarken kendi döneminin ticaret hayatını dikkate almış, ticari tecrübelerine de güvenerek olayları akli bir analize tabi tutarak bu sonucu elde etmiştir. Bu da bir istihsandır.
Buradaki asıl mesele şudur: İstihsanla varılan sonuçların ve vazedilen kuralların dinden sayıp saymama meselesi. İstihsanla, re’yle , akılla, maslahatla din tesis edilemez diyenlerin görüşlerini haklı buluyorum. Ayrıca aklın şüpheleri ile birlikte yürüyen bir kıyaslamanın ürünü olan çözümlerin kutsallaştırılmasına da gönlümü razı edemiyorum. İstihsanla verilen fetvaları, ortaya konan kuralları dinden saymadığımız ve bunları kutsallaş-tırmadığımız takdirde ihtihsanı kullanmakta hiçbir sorun göremiyorum.
İstihsana karşı çıkanlar, fıkhın alanına giren bütün hukuki meselelerin dine uygun olmasını şart koşarak, hakkında nass bulunmayan meselede illa da bir dinî kaynağa dayanmak ihtiyacını duyuyorlar ve bu nedenle bilerek zayıf hadislere, devrin geleneklerine ve sübutu sabit olmayan sahabe fetvalarına tabi oluyorlar. Her hususta bir habere istinat etmek gereğini duyan bu tarz müçtehitlerin, zayıf hadislere fazlaca itibar etmek gibi bir hataya düştüklerine de şahit oluyoruz.
Bilindiği gibi ibadet olsun muamelat olsun dayanağımız olan nasların sayısı 150 kadar ayetle 600 kadar hadisten ibarettir. Oysa fıkıh alanında ciltler dolusu mevzuat mevcuttur ve 50 bin fetvadan bahsedilmektedir. Dinden
87
87 |