I  II  III  IV  V  VI  VII  VIII  IX  X  XI  XII  1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103  104  105  106  107  108  109  110  111  112  113  114  115  116  117  118  119  120  121  122  123  124  125  126  127  128  129  130  131  132  133  134  135  136  137  138  139  140  141  142  143  144  145  146  147  148  149  150  151  152  153  154  155  156  157  158  159  160  161  162  163  164  165  166  167  168  169  170  171  172  173  174  175  176  177  178  179  180  181  182  183  184  185  186  187  188  189  190  191  192  193  194  195  196  197  198  199  200  201  202  203  204  205  206  207  208  209  210  211  212  213  214  215  216  217  218  219  220  221  222  223  224  225  226  227  228  229  230  231  232  233  234  235  236  237  238  239  240  241  242  243  244  245  246  247  248  249  250  251  252  253  254  255  256  257  258  259  260  261  262  263  264  265  266  267  268  269  270  271  272  273  274  275  276  277  278  279  280  281  282  283  284  285  286  287  288  289  290  291  292  293  294  295  296  297  298  299 



  başladılar. Kıldan elbiseler giyen ve örme kalkanlar ve mızraklarla silahlı bulunan Makronlar, ırmağın karşı kıyısına ve tam geçit yerinde bekliyorlar, birbirlerine seslenerek cesaret veriyorlar ve taş atıyorlardı. Fakat attıkları

  taşlar kimseye isabet etmeden ve kimseye zarar vermeden suya düşüyordu.

   Helen ordusunda bulunan bir Makron askerinin tercümanlık etmesi ile

  Helenlerle Makronlar anlaşmaya vardılar. Birbirlerine zarar vermeyeceklerine dair dostluk yemini ettiler. Makronlar Helenler’e ve Helenler de Makronlar’a karşılıklı birer mızrak verdiler. “Bu anlaşmadan sonra, Makronlar Helenler’in arasına karıştılar ve onlarla birlikte ağaçları devirerek yol açmak suretiyle ırmağı geçmelerine yardım ettiler. Ellerinden geldiği kadar bir Pazar kurarak yiyecek işinde de kolaylık gösterdiler ve üç gün birlikte giderek onları ta Kholhların sınırına kadar götürdüler. Burada yüksek bir dağ vardı.Kolkhlar bunun üstünde mevzi almışlardı.” Helenler Kolkhlarla savaşmak zorunda kaldılar. Helenler 8600 kişiyi savaş düzenine sokarak tepeyi aldılar ve Kolkhlar dağıldılar.

   “Helenler dağa çıktılar ve bol bol yiyecek bulunan bir çok köylerde ko-nakladılar. Burada en tuhaflarına giden şey şu oldu: Bir çok arı kovanlarına rastgelindi. Bunların ballarından yiyen askerler kendilerinden geçtiler; kusma ve sürgüne uğradılar, içlerinden hiç birinin ayakta durabilecek hali kalmadı. Bu baldan az yiyenler deli gibi oluyorlardı. Hatta birkaç kişi de öldü. Sanki bir yenilgiye uğramış gibi, yerlerde insanlar serilip yatıyordu. Büyük bir korku hüküm sürüyordu. Fakat ertesi gün hiç ölen olmadı. Has-talar da hemen hemen balı yediklerinin aynı saatte kendilerine geldiler. İki üç gün sonra da tıpkı bir zehirlenmeden kurtulmuş gibi ayağa kalktılar.”

   Buradan sonra yedi pasank yol giderek Trapezus dolaylarında denize vardılar. Burası Sinope’nin kolonisi olan bir Helen şehriydi. Pontus Eukseinos (Karadeniz) ve Kolkhlar memleketinde kulumuştu. Helenler burada Kolkhların köylerinde otuz gün dinlendiler. Buradan Kolkhlar’ın memleketini yağmaladılar. Trepezuslular onlara yiyecek sattılar. Onları şehre aldılar, sığır, un, ve şarap gibi hediyeler verdiler. Komşularla, özel-likle ovada oturan kolkhlarla dostluk kurmaları için aracılıkta bulundular. Bunlardan da dostluk hediyesi olarak sığırlar geldi.” Diyerek, Ksenofon, bu çetin yolculuğun Trabzon’a varış macerasını noktalamış olur.

   Onbinlerin Trabzon’a varışları M.Ö. 400 yılının şubat ayına rastlamıştı. Karduk’ların memleketinden Ekim ayında hareket eden Helen’ler soğuk, kar, açlık ve düşmanlarla savaşarak dost bir memleket saydıkları Trabzon’a gelince kurbanlar kesmişlerdi. Burada bir miktar kendi dillerini konuşan Yunanlı buldukları da tahmin edilebilir. Bu anlatılanlardan anlıyoruz ki

  9

  

 


9
Önceki                  Sonraki