I  II  III  IV  V  VI  VII  VIII  IX  X  XI  XII  1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103  104  105  106  107  108  109  110  111  112  113  114  115  116  117  118  119  120  121  122  123  124  125  126  127  128  129  130  131  132  133  134  135  136  137  138  139  140  141  142  143  144  145  146  147  148  149  150  151  152  153  154  155  156  157  158  159  160  161  162  163  164  165  166  167  168  169  170  171  172  173  174  175  176  177  178  179  180  181  182  183  184  185  186  187  188  189  190  191  192  193  194  195  196  197  198  199  200  201  202  203  204  205  206  207  208  209  210  211  212  213  214  215  216  217  218  219  220  221  222  223  224  225  226  227  228  229  230  231  232  233  234  235  236  237  238  239  240  241  242  243  244  245  246  247  248  249  250  251  252  253  254  255  256  257  258  259  260  261  262  263  264  265  266  267  268  269  270  271  272  273  274  275  276  277  278  279  280  281  282  283  284  285  286  287  288  289  290  291  292  293  294  295  296  297  298  299 



  Canik Sancağı muhassılı idi. Tuzcuoğlu Memiş Ağa da Sürmene'den Batum'a kadar bütün bölgenim hakimi bulunuyordu. İkisi de gösterdikleri yararlılıktan ötürü Kapıcıbaşılık rütbesi almıştı. 1815 yılında Hazinedaroğlu, Paşa rütbesi ile Trabzon'a asaleten vali atanınca Memiş Ağa bu durumu hazmedememişti.
Süleyman Paşa'nın şikayet mektubu, Bab-ı Aliye varınca, Bab-ı Ali işi tahkik etti. Bilgisine başvurulan zevattan bazıları Tuzcuoğlunun lehinde ve bazıları da aleyhinde şahitlik ettiler. Aslında yerel derebeyilerle mücadele etmek ve onların gücünü kırmak İstanbul Hükümetinin politikalarına da uygun düşüyordu. Neticede İstanbul Hükümeti, Tuzcuoğlunun yok edilmesine kanaat getirdi ve II. Mahmut, günahı Süleyman Paşanın boynuna olmak üzere idamına izin verdi.
İstanbul'dan izin alan Süleyman Paşa, ilk iş olarak Memiş Ağayı hile ile ele geçirip yok etmek istedi. Mektuplar yazarak onu Trabzon'a davet etti. Memiş Ağa, mektuplara kanarak Sürmene'ye kadar gelmişken durumu öğrenerek buradan geri döndü ve Rize'deki evine kapandı.
Süleyman Paşa, bu sırada Erzurum valisine yardıma memur edilerek Batum taraflarında bulunuyordu. Trabzon'da değildi. Bu nedenle Tuzcuoğlu üzerine, kendisine vekalet eden Kapı kethüdası Çeçenzade Hacı Hasan Ağa, idaresinde kuvvetler gönderdi. Bu kuvvetler yenildiler ve Memiş Ağanın gücü bir kat daha arttı.
Tuzcuoğlu Memiş Ağa, Süleyman Paşanın Batum taraflarında bulun-duğunu fırsat bilerek Trabzon'u işgale karar verdi. Bütün yerel derebeylerle birlikte damadı Kalcıoğlu Osman Bey de kendisine yardımcı oluyordu. Trabzon'un işgalinden önce Sürmeneli ve Oflu kayıkçılar yerel derebeyler yönetiminde Trabzon limanını basarak yağma ettiler. Trabzon çevresindeki köy ve kasabaları ele geçirdiler. Tuzcuoğlu'nun idam fermanını Trabzon'a getiren Ser-Halife Mehmet Emin Efendi, 23 Temmuz 1816 tarihli mektupla durumu İstanbul'a bildirdi. Mektubunda mealen şöyle diyordu :
"Maruz-i Kullarıdır ki
.... Tuzcuoğlu avanesinden olan Abanazoğlu dahi bu esnada Trabzon civarına gelip daha önce zaptetmiş olduğu karyeleri yine zapt eyledi. Alçakgönüllü Süleyman Paşa Hopa'dan bir çizgi beri gelemeyip yine o taraftan Rize'ye gelmek ihtimali yoktur ve Süleyman Paşa'nın Rize'de olan askeri bilcümle dağılıp kimisi Tuzcuoğlu'na, kimisi Hacısalihoğlu'na ve yukarıda adı geçen Abanozoğlu'na firar etmişlerdir... Bundan sonra müşarun ileyh (yani Süleyman Paşa tarafından) Tuzcuoğlu'na katiyen zarar vermek ihtimali olmadığından başka, Trabzon Eyaleti karmakarışık ve düzensiz bir durumdadır."

  129

  

 


129
Önceki                  Sonraki