I  II  III  IV  V  VI  VII  VIII  IX  X  XI  XII  1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103  104  105  106  107  108  109  110  111  112  113  114  115  116  117  118  119  120  121  122  123  124  125  126  127  128  129  130  131  132  133  134  135  136  137  138  139  140  141  142  143  144  145  146  147  148  149  150  151  152  153  154  155  156  157  158  159  160  161  162  163  164  165  166  167  168  169  170  171  172  173  174  175  176  177  178  179  180  181  182  183  184  185  186  187  188  189  190  191  192  193  194  195  196  197  198  199  200  201  202  203  204  205  206  207  208  209  210  211  212  213  214  215  216  217  218  219  220  221  222  223  224  225  226  227  228  229  230  231  232  233  234  235  236  237  238  239  240  241  242  243  244  245  246  247  248  249  250  251  252  253  254  255  256  257  258  259  260  261  262  263  264  265  266  267  268  269  270  271  272  273  274  275  276  277  278  279  280  281  282  283  284  285  286  287  288  289  290  291  292  293  294  295  296  297  298  299 



   Seyyahımız, izin belgelerini Tuzcuoğlu isyanından sonra Rize'ye mütesellim olarak görevlendirilen Çanoğlu adlı yöneticiye gönderdi. Rize mütesellimi, can güvenliklerini bahane göstererek seyahat heyetinin dağlara çıkmasını uygun görmüyordu. Aslında, bu yabancıların casusluğundan kuşkulandığı için böyle davranıyordu. Nihayet izin verildi ve 28 Temmuz'da dağ seyahati başladı.
Koch, seyahatinin başlangıcında Rize'yi güzel bir şekilde tasvir eder. Bu tasvirlerden birkaç cümleyi aşağıya alıyorum :
"Rize'de bahçelere özen gösterilir, tüm sahilde, hiçbir yerde, böylesine güzel meyve ağaçları görmedim. Armut, erik, kiraz, fındık ağaçları birbirinin yerini alır ve bakımlıdır. Düzensiz büyüme ve bakımsız yer yoktur."
"Tek tek evler ve ahırlar, mısır tarlaları ve yeşillikler arasında yer alır."
"Çok ender olarak Asya kentlerinde gördüğüm biçimde büyülü Rize'de çoğu caddenin taş kaplanmış olduğunu gördüm." "Atlarımız çok iyi idi ve biz başlangıçta, sevimli meyve bahçeleri arasından aşağısı taş, üstü tahta evlerin arasından geçip yükseklere doğru çıktık."

   Eskiden Rize'den Salaha'ya gitmek için Atmeydanı - Dağbaşı yolu takip ediliyordu. Seyyahımız da bu yolu takip ederek Salaha'ya inecek ve buradan Çağrankaya'ya tırmanacaktı.
"Rize'de tüccarlar ketenlerini ağartıp beyazlatmak için buradaki Salaha köyünden yararlanıyorlardı. Büyük mesafeler bunlarla (Kasar evleri ile) kaplı idi. Rize keteni tüm doğuda geniş bir alanda biliniyordu ve bu isimde İstanbul'da bile diğer türlerden daha yüksek bir fiyata satılıyordu."
"Sonunda vadi genişledi ve Anbarlık köyü serpiştirilmiş evleri ile yayılıyordu." ... "Muhteşem bir ceviz ağacının altında yayıldık ve hemen köy yöneticisi, burada muhtar deniyor, bizim açlığımızı gidermek için geldi. Bize sunulan yiyecekler, mısır püresi (muhlama olmalı), bal ve tereyağı ile hazırlanmış bulamaç, mısır ekmeği, peynir ve ayran."
Çağrankaya'ya vardığımızda "Orada bir grup gence rastladık. Onlar tam yaz, hayvanlarını zengin bir yaylada otlatmışlardı. Gençlerden birisi bir tür kaval, diğeri bir tür ney, diğeri de tahta torba çalıyordu ve diğerleri çevrede dans ediyordu. Tüm dans edenler eleleydi." ... "Bize dans adının 'horon' olduğu söylendi." ... "Yaklaştığımızda adamlarımız tüfeklerini ateşlediler, aynı şeyi yapmak için birkaç genç filintalarına koştular."
En yükseklere çıkmak için buradan hareket eden gezi heyeti, Çağrankaya yaylasından 350 metre kadar yükseklikte olan Demirdağı'na doğru hareket ettiler. Aynı gün Demirdağı'ndan üç saatlik mesafedeki Cimil köyüne, derebeyi Süleyman Ağanın evine vardılar. Kumbasaroğlu Süleyman Ağa,

  138

  

 


138
Önceki                  Sonraki