I  II  III  IV  V  VI  VII  VIII  IX  X  XI  XII  1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103  104  105  106  107  108  109  110  111  112  113  114  115  116  117  118  119  120  121  122  123  124  125  126  127  128  129  130  131  132  133  134  135  136  137  138  139  140  141  142  143  144  145  146  147  148  149  150  151  152  153  154  155  156  157  158  159  160  161  162  163  164  165  166  167  168  169  170  171  172  173  174  175  176  177  178  179  180  181  182  183  184  185  186  187  188  189  190  191  192  193  194  195  196  197  198  199  200  201  202  203  204  205  206  207  208  209  210  211  212  213  214  215  216  217  218  219  220  221  222  223  224  225  226  227  228  229  230  231  232  233  234  235  236  237  238  239  240  241  242  243  244  245  246  247  248  249  250  251  252  253  254  255  256  257  258  259  260  261  262  263  264  265  266  267  268  269  270  271  272  273  274  275  276  277  278  279  280  281  282  283  284  285  286  287  288  289  290  291  292  293  294  295  296  297  298  299 



  daha güneyde yer alan Batum'u ve Gönye Kalesini elde tutmaya gayret ettiler.
Hazinedaroğlu Süleyman Ağa, Canik Sancağına bağlı Şarkıkarahisar Voyvodası idi, Canik Sancağının muhassılı olarak da Samsun'a hakim bulunuyordu. 1810 yılında vilayet merkezi Trabzon'a vali vekili olmuştu. O sırada Tuzcuoğlu Memiş Ağa da Süleyman Ağa ile aynı statüde Lazistan Sancağına hakim bulunuyordu. Tuzcuoğlu Memiş Ağa, Faş Kalesi'nin muhafazasında yararlılık göstermişti. Son olarak Gönye Kalesi muhafızı, yani Lazistan Sancağı hakimi idi.
Daha sonra Hazinedaroğlu Süleyman Ağa, paşalık rütbesi alarak Trabzon'a asaleten vali atanınca, Memiş Ağa ile arasının açılması neticesi büyük bir iç savaşın müsebbibi olmuştu.
Rize'de Taun Hastalığı : Cevdet Paşa, 1810 yılının olaylarını anlatırken Lazistan'da çıkan bir salgın hastalıktan bahseder. Cevdet Paşa "Lazistan'da çıkan salgın hastalıkta halk ölülerini gömmeye yetiştiremeyip, sağ kalanlar ölülerini bırakıp kimisi dağlara kaçtı, kimisi de öldü. Bu haber İstanbul'da büyük korku yarattı." diyerek bu salgının dehşetini anlatır.
Taun denilen bir salgının insanları kırıp geçirdiğini, bu hastalığın insanları nerede yakalarsa orada hemen öldürdüğünü, insanların salgından kurtulmak için her şeylerini bırakıp dağlara kaçtıklarını çocukluğumda duymuştum. Büyüklerimiz bunu bir masal söyler gibi anlatırdı. Çocukken insanları öldüren bu şeyin rüzgar gibi bir yaratık olduğunu, insanları kovalayarak nerede yakalarsa orada öldürdüğünü hayal ederdim. Daha sonraları bazı olayları birbiriyle irtibatlayarak bu salgının 1815 yılında olması gerektiğini hesaplamıştım. Bu taun salgınının birçok aileyi söndürdüğünü, bölgede nüfusu azalttığını, arazileri boş bıraktığını duymuştum. Ayrıca çevremizde taun senesinden kalma mezarlardan da bahsedilmektedir. Bu tarihten sonra nüfusu azalan bu bölgeye, dışarıdan ve bilhassa yüksek kesimlerden bazı göçlerin gelmiş olabileceğini zannediyoruz.

  

  B-BIJIŞKYAN'IN DOĞU KARADENİZ SEYAHATİ VE RİZE

  

   Ermeni bir yazar olan P. Miai Bıjışkyan, 1817 tarihinde Karadeniz kıyılarını bir gemi ile dolaşarak seyahat notlarını "Karadeniz Kıyıları Tarihi ve Coğrafyası" adlı eserinde toplamış ve yayınlamıştı. Biz şimdi bu eseri takip ederek bölgenin tarihi ve coğrafi durumuna bir göz atalım.
123

  

 


123
Önceki                  Sonraki