bağlıydı. Asrın başında bir mütesellim tarafından yönetiliyor, Çayeli ve İkizdere'yi de içine alacak şekilde geniş bir sahaya yayılmış bulunuyordu. Mütesellimler vali tarafından atanan ve genellikle mahalli derebeyleri arasından seçilen bir yönetici idi. Tuzcuoğullarından bazıları, ilerde görüleceği gibi Rize'ye mütesellim olmuşlardı. 10- Kırım'ın Ruslar tarafından işgal edilmesi ile birlikte, Kafkas memleketlerinin hareketlendiğini yukarıda söylemiştik. 1781 ve 1785 yılları arasında Azak Denizi'ne 100 km. kadar bir mesafede bulunan Anapa Kalesi Komutanlığına ve bölgenin valiliğine atanan Ferah Ali Paşa, bu bölgede çok değerli hizmetler vermiş ve bu meyanda bölgenin putperest olan yerli halkını (Bunlar Çerkez Kavimlerindendi.) Müslümanlaştırarak Osmanlılara ısındırmıştı. Bu Müslüman topluluklar, daha sonraları Ruslara karşı bizimle birlikte hareket ettiler. Bu dönemde Kafkasların durumu bizim lehimizde idi. Batum ve çevresini oluşturan Acaristan Bölgesi Müslümanların oturdukları yerlerdi. Bu Müslümanlar, Osmanlı Devletine sadakatle bağlı idiler. Daha kuzeyde Rion Irmağı bölgesinde Müslüman Abhazlar ikamet ediyordu. Acaristan'ın doğusunda kalan bölge Hristiyan Gürcülerin memleketi idi. Osmanlılar bu bölgeye "Açıkbaş Memleketleri" Gürcüler ise "İmareti" diyorlardı. Çerkezler, Abhazların kuzeyinde, Karadağlılar ve Azeriler ise Kafkas Dağlarının güneydoğusunda oturuyordu. Bunlar Türk soyundan olan kavimlerdi. Zaten, Miladi 3. yüzyıldan beri pek çok Asyalı kavim : Hunlar, Alanlar, Hazerler, Çeçenler, Komuklar, Avarlar ve sonra da Selçuklular batıya göçerken buralara gelip yerleşmişlerdi. Daha önce Osmanlıların hakimiyetinde olan Açıkbaş memleketleri, 1784 yılından itibaren Rusların himayesine girmeye başladı. Ruslar 1795 yılında Gürcistan'da Kartlı ve Kaheti bölgesini 1810'da da bizim Açıkbaş memleketi dediğimiz İmareti'yi işgal ettiler. 11- 19. yüzyıl başlarında, Trabzon ve Erzurum eyaletlerinin gelirleri az olduğundan bu iki vilayet bir valiye veriliyor ve vali istediği merkezde oturuyordu. Eğer Erzurum'da oturmayı istiyorsa Trabzon'un yönetilmesi ve gelirlerinin toplanması için bir mütesellim tayin ediyordu. Nitekim Tuzcuoğlu Memiş Ağa ile savaşan Süleyman Paşa da, daha önce Süleyman Ağa unvanı ile Trabzon'da mütesellimlik ve vali vekilliği yapmıştı. 1803 tarihinde Trabzon Valiliğine atanan Mahmut Tayyar Paşa, Canikli Ali Paşa'nın torunu, Ruslara esir düşen Battal Paşanın oğlu idi. Ağabeyi Haydar Paşa da Canik muhassılı iken idam edilen paşalardandı. Görüldüğü gibi bunlar bölgede sözü geçen itibarlı bir aileden geliyor ve devlet bunların gücünden yararlanmak için bunlara mevki ve makam veriyordu. Mahmut Tayyar Paşa, Trabzon Valiliğine atandığında Erzurum Valiliği de vekâleten kendisine verilmişti. Bu sıralarda Anadolu Eyaleti Valisi olan Osman Paşanın idam edilmesi kararlaştırılmış ve hükmün bir isyana sebep olmadan yerine getirilebilmesi için hile yoluna başvurulmuştu. Osman Paşaya Erzurum Valiliğine atandığı tebliğ edilirken Mahmut Tayyar Paşaya da Osman Paşayı cezalandırması emri verilmişti. Osman Paşa, Erzurum Valiliğine hareket edince, Mahmut Tayyar Paşa çevreden 10 bin kişilik bir kuvvet toplayarak kethüdasının emrine vermek suretiyle Erzurum'a yollanmış ve Osman Paşayı yolda karşılayan kethüda da idam hükmünü yerine getirmişti. Mahmut Tayyar Paşa, 1789 tarihinde kurulan Nizam-i Cedit askeri teşkilatına karşı idi. Ailesi düşmanlarından olup, Nizam-ı Cedit teşkilatının yanında yer alan Cebbarzade Celal Beye vezirlik rütbesi verilmesini içine sindiremeyince devlete karşı muhalefetini artırdı. Mahmut Tayyar Paşanın hareketleri isyan şeklini almaya başlayınca müstafi sadrazam Yusuf Ziya Paşa üzerine gönderildi. Tayyar Paşa önce Sohum'a sonra da Rusya'ya kaçarak kurtuldu. (1805) 1810 tarihinde Trabzon Vilayeti mütesellim marifetiyle yönetiliyor ve valiliğe Hazinedaroğlu Süleyman Ağa vekalet ediyordu. Süleyman Ağa, Faş Kalesinin geri alınması için bölgeden 4 bin kadar kuvvet toplamıştı. Trabzon bölgesi ayanlarının, Faş Kalesi memuriyetinde ihmalkârlık etmeleri, Süleyman Ağanın da bunlara hakim olamaması ve bu kuvvetleri iyi sevk edememesi, kendisine va'd edilen vezirlik rütbesini alamamasına neden olmuştu. Bu olumsuz gelişmeler üzerine İstanbul Hükümeti, Trabzon'a yeni bir vali atama ihtiyacını duymuş, Trabzon mütesellimi Süleyman Ağanın yerine Ahmet Aziz Efendiyi vezirlik rütbesi verilerek Trabzon'a göndermişti. Tuzcuoğlu isyanları ile bağlantılı olduğundan yukarıda ismi geçen Hazinedaroğlu Süleyman Ağa ile Faş Kalesinin geri alınması olayları, üzerinde biraz daha durulması gereken konulardır. Rion Irmağı üzerinde bulunan Faş Kalesi, Osmanlılar tarafından sıkı bir şekilde korunmaktaydı. Faş Kalesi tahkim edilerek Rusların daha güneye inmelerine engel olmaya çalışılıyordu. Ruslar, 1810 tarihinde saldırıya geçerek önce Faş Kalesini ve sonra da Açıkbaş memleketlerini ele geçirerek Tiflis'e kadar geldiler. Osmanlılar, çevresi Müslümanlarla meskûn olan Faş Kalesini geri almak ve bölgeyi elinde tutabilmek için genellikle Trabzon valilerini görevlendiri-yordu. Anapa Kalesi'nden sonra Faş Kalesi de elimizden çıkınca Osmanlılar,
122
122 |