1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103  104  105  106  107  108  109  110  111  112  113  114  115  116  117  118  119  120  121  122  123  124  125  126  127  128  129  130  131  132  133  134  135  136  137  138  139  140  141  142  143  144  145  146  147  148  149  150  151  152  153  154  155  156  157  158  159  160  161  162  163  164  165  166  167 



  

  Bu konudaki örneklerden birini de İmam Malik’in Muvatta adlı eserinden almak istiyorum. İmam Malik, bayram namazında ezan ve kamet getirilmez dedikten sonra “Bu, tatbikatında aramızda ihtilaf olmayan bir sünnettir” demek suretiyle, bu sünnetin süregelen tatbikatla Peygamberimize bağlandığını ve bu konuda hiçbir tereddüdün olamayacağını söylemek istemiştir. İhtilafsız bir şekilde Peygamberimize dayandırılan bu tür uygulamalara, icma’ ile sabittir demek eğilimi varsa da bunun icma’nın tarifiyle örtüşen bir tarafı bulunmamaktadır. Çünkü biz Peygamberimizin bir sünnetinden bahsediyoruz.

  Resulüllah’dan rivayet edilen haberlerin hepsi ihtilafsız bir şekilde süregelen uygulamalar ve haberler şeklinde değildir. Nitekim Peygamberimiz(as)e isnat edilen haberlerin bir kısmı, az sayıda sahabe tarafından rivayet edilmiştir. Genellikle bir veya iki kişi tarafından rivayet edilen haberlere, hadis terminolojisinde haber-i vahit denir. Bunlar sübutu kat’i delilerden olmayıp zan ifade ederler. Bu nedenle haber-i vahitlerin dinde delil olarak kabul edilip edilmemesi fıkıh alimleri arasında tartışma konusu olmuştur. Bazı fıkıh alimleri, haberi-i vahit türünden haberlere ihtiyatla yaklaşmış, bunların zan ifade ettiğini ileri sürülerek helal ve haram tesis etmek gibi dinden olan konularda delil kabul edilemeyeceğini ileri sürmüşlerdir.

  İmam-ı Şafiî ve bazı mezhep imamları, haber-i vahidi, dinin her sahasında delil kabul etmişler, sübutu ve delaleti kat’i nassları ve bunlara dayalı genel kuraları tahsis edebileceğini söylemişlerdir. O devrin gereği de ibadet olsun muamelat olsun bir ayrım yapmamışlardır. Ebu Hanife, bu konuda farklı bir durum sergilemiştir. Haber-i vahidin,

  subutu kat’i nassları tahsis edemeyeceğini, bunlara istisna

  

  53

  

 


53
Önceki                  Sonraki