1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103  104  105  106  107  108  109  110  111  112  113  114  115  116  117  118  119  120  121  122  123  124  125  126  127  128  129  130  131  132  133  134  135  136  137  138  139  140  141  142  143  144  145  146  147  148  149  150  151  152  153  154  155  156  157  158  159  160  161  162  163  164  165  166  167 



  

  suallerin cevabı, Din İşleri Yüksek Kurulu denilen bir heyet tarafından karşılanmaktadır. Bu heyete, bu heyetin çalışmalarına bu güne kadar bir itiraz olmamıştır. Çünkü bunların yaptığı iş, din sahasında yeni bir hüküm tesis etmek değil, karşılaşılan meselelerde nasların yorumuna dayanan en uygun görüşü ortaya koymaktır. Bu heyetin muamelat sahası ile ilgili konularda, nasların belirlediğinden başka bir şey söylemeye de yetkileri yoktur.

  Fakat dinin alanı ibadet ve inançlarla sınırlı olmadığından, İslam dini muamelat konularında da hükümler vazettiğinden, içtihat yapmaya, dinin temas ettiği veya etmediği hukuki meselelerde çözümler üretmeye ihtiyaç duyulmuştur. Muamelat alanı, ibadetler gibi değişmeye kapalı bir alan değildir; bu nedenle insanlar arası ilişkiler konusunda fıkhın kullandığı tarihi çıkarım yöntemlerini bu noktadan bir daha ve yeniden düşünmemiz gerekmektedir. Ayrıca muamelat sahası ile ilgili olarak yeni yöntemler arayışlarına girişmenin de bir mahzuru olmamalıdır.

  

  A-NASLARA AYKIRI DÜŞMEME METODU

  Mezheplerin teşekkül ettiği çağlar, dini karakterli bir dünya görüşünün hükümran olduğu dönemlerdi. Bu nedenle dini karakterli bir dünya anlayışının insanları dini karakterli bir yoruma sürüklemiş olmasını makul karşılıyoruz. Bu dönemde bütün müçtehitler, Kitap ve Sünnete uygun karar verdiklerini söylemek ihtiyacını duymuşlardır. Örneğin İmam Malik şöyle diyor: “Ben bir beşerim; hata da isabet de ederim. Re’y ve içtihadımı inceleyin ; Kur’an ve Sünnete

  

  139

  

 


139
Önceki                  Sonraki