1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103  104  105  106  107  108  109  110  111  112  113  114  115  116  117  118  119  120  121  122  123  124  125  126  127  128  129  130  131  132  133  134  135  136  137  138  139  140  141  142  143  144  145  146  147  148  149  150  151  152  153  154  155  156  157  158  159  160  161  162  163  164  165  166  167 



  

  olmakla beraber dinden olan hükümler midir? Dinden olan hüküm deyince kutsal ve bizi sonsuza kadar bağlayan bir hükmü kastettiğimizi yeniden hatırlatalım.

  Evet bazı fıkıh alimleri bunların dinden ve değişmez hükümler olduklarını, bu dört maddenin dışında bir yiyecek maddesiyle sadaka-ı fıtır verilemeyeceğini ileri sürüyorlar. Bunu Peygamberimizin sünnetine aykırı buluyorlar. Buradaki sünnet tabiri şer’i delillerden biri anlamında kullanılmıştır. Biz namazın kılınış şeklini nasıl Peygamberimizin uygulamalarından öğreniyorsak, sadaka-ı fıtrın nasıl verileceğini de yine Sünnetten öğreniyoruz. İkisi de aynı şeyi gerektirir; yani dinden olmayı.

  Bu görüşü benimseyen mezhepler, tutumlarını zekat alınacak mallarda da devam ettiriyorlar. Diyorlar ki, ilk uygulandığı şekliyle zekat, yalnız koyun, sığır, deve, buğday ve arpadan alınır. Nassda zikredilmeyen mahsulden veya üretimden alınmaz; alınırsa buna zekat denmez.

  Bu durumda fıtır sadakasını ödemek amacıyla bir fakire satın alacağı yiyecek karşılığında dinar veya lira cinsinden bir ödeme yapmak, hatta daha uygun bir tarzı benimseyerek buğday yerine ondan daha değerli olan iki kilo et vermek veya bir tencere etli yemek göndermek sadaka-ı fıtır yerine geçmez.

  Farklı düşünenler ise şöyle diyebilirler: Sadaka vermek dinden olan bir hüküm ama, bunun şekli dinden değildir. Peygamberimizin kendi dönemindeki şarlara göre en uygun olanı yapmasıdır. Toplumsal ve ekonomik şartların gereği olarak Peygamberimizin kendi içtihadıdır. Hatta “faydalı, iyiliğe ve maslahata uygun olan yolun tutulması”

  103

  

 


103
Önceki                  Sonraki