I  II  III  IV  V  VI  VII  VIII  IX  X  XI  XII  1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103  104  105  106  107  108  109  110  111  112  113  114  115  116  117  118  119  120  121  122  123  124  125  126  127  128  129  130  131  132  133  134  135  136  137  138  139  140  141  142  143  144  145  146  147  148  149  150  151  152  153  154  155  156  157  158  159  160  161  162  163  164  165  166  167  168  169  170  171  172  173  174  175  176  177  178  179  180  181  182  183  184  185  186  187  188  189  190  191  192  193  194  195  196  197  198  199  200  201  202  203  204  205  206  207  208  209  210  211  212  213  214  215  216  217  218  219  220  221  222  223  224  225  226  227  228  229  230  231  232  233  234  235  236  237  238  239  240  241  242  243  244  245  246  247  248  249  250  251  252  253  254  255  256  257  258  259  260  261  262  263  264  265  266  267  268  269  270  271  272  273  274  275  276  277  278  279  280  281  282  283  284  285  286  287  288  289  290  291  292  293  294  295  296  297  298  299 



  bırakmıştı. Fatih'ten sonra, fethedilen yerleri yazıp buralarda idari düzenlemeler yapan ilk şahıs, Kasım Bey'dir. Kasım Bey'den sonra bu görevi Umur Bey yerine getirmiştir. Nitekim Rize'nin Rodi karyesinde bulunan bir şira geliri hakkında verilen malumat, bu iki valinin buraları itaaat altına aldığını açıkça gösterir. Rodi karyesinde bulunan bir bağlığın şira geliri ile ilgili olarak şöyle denilmektedir: "Aslında bunun 15 saburu Maynes Suskinos nam kafirin idi ki Kasım Bey Rumeli'ne sürmüştür. 8 saburu Tuderes Halames nam kafirin idi ki Umur Bey Rumeli'ne sürmüştür. Şimdiki halde padişahımız emriyle timar oldu." Rodi karyesinde bulunan düzenlemede olduğu gibi daha birçok kasaba ve köyde yapılan düzenlemeler, Kasım Bey ile Umur Bey tarafından gerçekleştirilmiştir. Demek ki, en uzak yerleşim birimlerinin dahi itaat altına alınması fetihten hemen sonraki günlerde ve aylarda sağlanmış bulunuyordu.
3- Bazı kaynaklar, Trabzon sancağının müstakil olduğunu ve hiçbir vilayete bağlı bulunmadığını söyler. 1486 defterin muhtevasından bu iddianın bütünüyle doğru olmadığını görüyoruz. Çünkü Amasya'da valilik eden Şehzade Beyazıt, Trabzon sancağı dahilinde bazı düzenlemeler yapıyor ve müdahalelerde bulunuyordu. Nitekim 1486 tarihli tahrir defterinin 722. sahifesinde aynen şöyle denilmektedir: "Tımar-i Hasan Ağa: An tahvil-i Muhammet Veled-i Sevinç. Kadimden Çepni Beyi oğullarındandır. Ber mücib-i berat kavliyle Sultan Beyazıt Han, Amasya'da sakin iken mukarrername vermiş." Bu metin; Trabzon Sancağının müstakil olmadığını, Amasya merkezli Rum eyaletine bağlı olduğunu gösterir.
Trabzon'un batı bölümünde, Harşit vadisinde oturan Çepnilerin, putperestlik zamanından kalma bazı adetleri yaşattıkları ve İranî mezheplere kuvvetle bağlı bulundukları biliniyordu. Buna rağmen Osmanlılar, Çepnilere özel bir ilgi gösteriyor ve ileri gelenlerine timarlar tahsis ediyordu. Osmanlıların amacı, bunları İslâmiyet’e ve Osmanlılığa ısındırmak suretiyle elde etmekti.
1486 tarihli Tapu Tahrir Defterine göre Trabzon Sancağı; Trabzon, Akçaabat, Maçka, Torul, Sürmene, Of, Rize, Atina(Pazar), Laz, Görele, Tirebolu ve Giresun bölgelerinden oluşuyordu. Dağlık bir kesimde yer alan Hemşin'de bir zaimin yönetimine verilmişti. Şimdi İyidere'den doğuya doğru yer alan Rize, Atina ve Laz kazalarını sırasıyla görelim:

  

   3. FETİHTEN SONRA RİZE

  

   Fetihten sonra yazılan 1486 tarihli Tapu Tahrir Defteri mufassal tabir edilen defterlerden olup bu defter; her yerleşim yerinin ismini, hane sayısını, gelir getirecek mülklerini, vergiye tabi tarım ürünlerini ve toplanacak vergilerin kimlere tahsis edildiğini yazar. Bu defterde timar sahipleri, sancak beyi, kale komutanı, serasker, kadı, zaim gibi yöneticilerin adları da yer alır.
Defterde; Rize bölümü "Nahiye-i Rize" başlığı adı altında verilmektedir. Bu başlıktan hareketle Rize'nin o zamanlar bir nahiye olduğunu söylemek yanlış olur. O devirde Rize yönetiminin başında bir kadı bulunuyordu ve Rize kadısı Mevlana Bedrettin idi. Bu nedenle Rize Osmanlı idari taksimatına göre bir kadılık mıntıkası yani kaza idi.
Aslında Osmanlı yönetiminde bir nahiye teşkilatlanması yoktu. Nahiye teşkilatı 1864'te kuruldu. Osmanlılar nahiye tabirini bölge veya mıntıka anlamında kullanıyor ve nahiye deyimi bazen birkaç köyü bazen de Irak gibi geniş bir ülkeyi içine alan bir bölgeyi ifade ediyordu. Nahiye yerine bazen Vilayet tabiri de kullanılıyordu.
Osmanlıların ilk dönemlerinde kadı, görevli olduğu bölgenin hem hakimi, hem güvenlik görevlisi ve hem de belediye işlerinden sorumlu yöneticisiydi
Rize'de kadıdan başka bir serasker ve ayrıca Rize Kalesi'nde "Kale Muhafızları" vardı. Kale Muhafızları üç bölükten oluşuyordu. Komutanları ile birlikte 26 kişi idiler. Bölük komutanları olarak Ali Fenari, Yusuf Kostarit ve Hamza Uskupi'nin isimleri geçmekteydi. Rize kalesine tahsis edilen gelirler 27 karyeden toplanmakta ve bu gelirlerin yekûnü de yıllık 39.580 akçe olarak gösterilmekteydi.
Trabzon fethedildikten sonra, Trabzon şehir merkezine çeşitli il ve ilçelerden Müslüman aileler getirilip yerleştirilmişti. Başta Amasya ve Samsun olmak üzere 17 ilçeden 250 Müslüman aile Trabzon'a getirilerek buranın Türkleşmesine ve Müslümanlaşmasına çalışılmıştı. Başlangıçta Trabzon'un başka ilçelerinde bu şekilde bir Müslümanlaştırma hareketini görmüyoruz. Fakat, sonraki yıllarda durum değişecek ve başka bölgelerden getirilecek Müslümanlar, Rize'ye de yerleştirilerek ve burasının da Türkleştirme hareketi başlayacaktı.
Rize kasabası "Nefs-i Rize" adı altında yazılmış ve bu yazımda Rize kasabasının hane sayısı ile gelirleri gösterilmişti. 195 hane ve 12.059

  

 


50
Önceki                  Sonraki