I  II  III  IV  V  VI  VII  VIII  IX  X  XI  XII  1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103  104  105  106  107  108  109  110  111  112  113  114  115  116  117  118  119  120  121  122  123  124  125  126  127  128  129  130  131  132  133  134  135  136  137  138  139  140  141  142  143  144  145  146  147  148  149  150  151  152  153  154  155  156  157  158  159  160  161  162  163  164  165  166  167  168  169  170  171  172  173  174  175  176  177  178  179  180  181  182  183  184  185  186  187  188  189  190  191  192  193  194  195  196  197  198  199  200  201  202  203  204  205  206  207  208  209  210  211  212  213  214  215  216  217  218  219  220  221  222  223  224  225  226  227  228  229  230  231  232  233  234  235  236  237  238  239  240  241  242  243  244  245  246  247  248  249  250  251  252  253  254  255  256  257  258  259  260  261  262  263  264  265  266  267  268  269  270  271  272  273  274  275  276  277  278  279  280  281  282  283  284  285  286  287  288  289  290  291  292  293  294  295  296  297  298  299 



  Tuzcuoğlu'nu takip etmek cesaretini gösteremediler. Memiş Ağaya Kastamonu'da ikamet etmesi koşuluyla teslim olması teklif edildi. Memiş Ağa teslim olmayı kabul etmedi. Murahhaslar, Tuzcuoğlu ve Oflular hakkındaki fermanı tebliğ için iki defa Of'a gittiler. Ancak ikisinde de müspet bir cevap alamadan geri döndüler. Murahhasların Of'a gelişlerinin ilki 28 Şubat 1817 günü, ikincisi ise 9 Nisan 1817 tarihinde olmuştu.
Nihayet isyanın zor kullanılarak bastırılması uygun bulundu. Gönye, Artvin, Acara ve Lazistan'dan gelenlerle birlikte 25 - 30 bin kişilik bir kuvvet oluşturuldu. Of, dört yandan sarıldı. İki ay süren bir mücadele ve savaştan sonra Memiş ağa 17 Ekim 1817 tarihinde ele geçirildi. Başı kesilerek idam edildi. Öldüğünde yüz yaşını mütecavizdi. Malları yağma edildi. Donanma İstanbul'a yollandı. Toplanmış kuvvetler yerlerine geri döndü. Memiş Ağanın kesik başı İstanbul'a geldiğinde devlet büyüklerine, bu olayda yararlılık gösterenlere kürkler giydirildi ve hediyeler verildi.
Memiş Ağanın idam edilmesi konusunda Cevdet Paşanın farklı bir bakış açısı mevcuttur. Değişik bir yorumu sergilemesi bakımından bu görüşü aşağıya alıyoruz.
"Memiş Ağa ticaretle büyük bir servet kazanmış bir zattı. İşini bilen devletler, bu gibi adamları çoğaltıp topraklarında zenginleşmeye çalışır. Zira devlet hazinesinin zenginliği tebaasının zenginliği ile başabaş gider. Zulüm ve baskının sonucu fakirliktir. Hazine boşalır."
"Bu kurala bakınca; Tuzcuoğlu devletçe taltif edilmek gerekirken, üzerine karadan ve denizden yürüdüler, sonunda idam edildi. Büyük bir ev yıkıldı kapandı, ayrıca askeri harekâtla birçok kazalar harap oldu. Halbuki Memiş Ağa'nın yaşı yüzü aşkındı. Yakında tabii olarak vefat edecekti. O zamanın geleneği bitip tükenmez malı hazineye kalacak iken, yağmacılar tarafından talan edilip hazineye bir şey geçmedi. Kısaca devlet ve memlekete zarardan ve hasardan başka bir şey olmadı. Fakat Halet Çelebi, mütegallibeyi "cezalandırıp yok ediyorum" diye padişahı bir süre oyalamıştı. Süleyman Paşa haksız yere gücendiği bir insanı öldürerek intikam almıştı. Ama onunda yanında kalmadı. Ondan sonra kendisi de mutlu olamadı, yükselemedi. Birkaç ay sonra vezirliği geri alınmış olduğu halde yattığı yerde cezasını çekmek üzere öldü."

  

   3. MEMİŞ AĞA'NIN DAMADI KALCIOĞLU OSMAN BEY İLE MEMİŞ AĞA'NIN OĞLU AHMET AĞA'NIN İSYANLARI

  

   Bu isyanın tafsılatı oldukça çoktur. Lakin Rize ile ilgisi azdır. Bu nedenle özet halinde verilecektir.

  131

  

 


131
Önceki                  Sonraki