I  II  III  IV  V  VI  VII  VIII  IX  X  XI  XII  1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103  104  105  106  107  108  109  110  111  112  113  114  115  116  117  118  119  120  121  122  123  124  125  126  127  128  129  130  131  132  133  134  135  136  137  138  139  140  141  142  143  144  145  146  147  148  149  150  151  152  153  154  155  156  157  158  159  160  161  162  163  164  165  166  167  168  169  170  171  172  173  174  175  176  177  178  179  180  181  182  183  184  185  186  187  188  189  190  191  192  193  194  195  196  197  198  199  200  201  202  203  204  205  206  207  208  209  210  211  212  213  214  215  216  217  218  219  220  221  222  223  224  225  226  227  228  229  230  231  232  233  234  235  236  237  238  239  240  241  242  243  244  245  246  247  248  249  250  251  252  253  254  255  256  257  258  259  260  261  262  263  264  265  266  267  268  269  270  271  272  273  274  275  276  277  278  279  280  281  282  283  284  285  286  287  288  289  290  291  292  293  294  295  296  297  298  299 



   1-TRABZONLA İRTİBATLI OLARAK RİZE

  

   Trabzon, Roma İmparatorluğu döneminden beri bir idari, dini ve ticari merkez olma özelliğini sürdürüyor. Trabzon daha Konstantin II zamanında (337-361) bir piskoposluk merkezi idi. Rize’ye gelince askeri bir merkez olarak öne çıkmaya başlamıştı. Bir hudut kasabası olarak Rize’ye bir süvari bölüğünün konumlandırıldığını öğreniyoruz.

   5. yüzyılın sonlarına gelindiğinde İran hududuna kadar bütün şark Helenleşmişti. Yani Helen lisanını konuşuyordu. Anadolu’nun Helenleşmesine mukabil imparatorluğun Suriye cephesinde Arapça, Rize’nin doğusunda kalan bölgelerde de Lazca ve Gürcüce varlığını sürdürebilmişti.

   Tarihçi Prokopios, Bizans’la İran arasında yapılan savaşlarda (527-532) general Balisarios’a danışmanlık etmişti. Bu savaşları anlatan iki ciltlik bir eseri vardır. Prokopios, İmparator Justinyanus’un (527-565) ülkenin her tarafına yaptırdığı bayındırlık işlerini konu edinen başka bir eser de bırakmıştır.

   Prokopios’un verdiği bilgiye göre Justinyanus, general Balisarios vasıtasıyla Trabzon’a bir su kemeri ve bir kilise yaptırdıktan sonra Trabzon kalesini de onarmıştı. Rize kalesini de genişleterek yeniden yaptırmıştı.

   Rize, doğudaki savaşların bir askeri üssü olarak tahkim edilince dağlarda kendi başlarına yaşayan ve yağmalama hareketleri ile çevrelerine zarar veren Can’ları (Sanni veya Tzan’da denir), itaat altına almak için harekete geçildi. Yerli komutanlardan Tzitas, Can’ların ülkesine gönderildi. Tzitas, Can’ların ülkesindeki sık ormanları kestirerek yollar açtırdı. Buralardan iç kesimlere gidecek yolların emniyetini sağladı ve buralara kuleler inşa ettirdi. Dağlarda yaşayan ve çevrelerine sürekli zararlar veren bu insanları Hıristiyanlaştırarak dindar ve itaatlı olmalarına çalıştı. (Bazılarının Çamlıhemşin’deki kaleler için İran savaşlarından kalma demelerinin sebebi bu olsa gerek. Biz konunun uzmanı sanat tarihçisi Haşim Karpuz’a itimat ederek bu kalelerin 14 veya 15. Yüzyılda yapıldığını söyleyeceğiz. Kale-i Bala’nın M.Ö. 200 yılında Pontus Krallığı döneminde yapıldığını söyleyenler de bulunmaktadır.)

   O dönemde Rize Kalesinde yapılan kiliseye, bölgede aziz mertebesine yükseltilen yedi şehitten biri olan Sn. Orentius’un ismi verildi:( Aya Randos Kilisesi.) Osmanlılar Rize’yi aldıklarında Rize’de iki kale vardı. Bu kalelerden yenisi Eminettin Mahallesinin tepesinde, eskisi ise (Kale-i Köhne) Piriçelebi Mahallesinin tepesinde idi. Biz Aya Rondos Kilisesi’nin

  

  28

  

 


28
Önceki                  Sonraki