56
Bir de şu var: Allah Fatiha Süresinde bizim şu şekilde dua etmemizi buyuruyor: (İhdina-s-sıraten müstakim) yani Bizi doğru yola ilet.
Fatıha Suresinde yer alan dua örneği, bizim sorum-luluk gerektiren davranışlarımızın Levh-ı Mahfuz’da yazılı olmadığını göstermez mi? Bizim şaki mi sait mi olduğumuz Levh-i Mahfuz’da yazılı olsaydı, doğru yola gitmek için Allah’tan yardım istemenin bir anlamı olur muydu.
Diğer yanda Allah’ın insanlara hitap ederek namazı kılınız, zekatı veriniz, orucu tutunuz gibi emirleri, şunlarla evlenmeyiniz, şunlar size haram kılınmıştır, size haram kılınan şeylerden yemeyiniz şeklinde koyduğu yasaklar- ki, insan aksini de yapabilir- insanın eylemlerinde hür olduğunu gösteriyor. Eğer insanın bütün eylemleri kalp atışları gibi otomatik veya bir arının peteğini yapması gibi içgüdüsel olsaydı, ona şunu yap, bunu yapma diye emir vermenin bir anlamı olmazdı.
İrade hürriyetinin varlığı konusunda bizi zorlayan iki güçlük bulunmaktadır. Bu iki güçlüğü, eylemlerimizden dolayı bizi sorumlu kılan irade hürriyetinin varlığı lehine çözmek durumundayız.
Bu iki güçlükten biri Ehl-i sünnet’in kader anlayışı. İkincisi ise “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (İnsan 76/30) ayet-i kerimesidir.
Ehli-sünnetin Kader anlayışı: Yani sorumluluk gerek-tiren davranışların Lev-i mahfuzda yazılmış olması ve buna bağlı olarak Allahın her şeyi önceden biliyor olması ve her şeyin O’nun önceki bilgisine göre meydana gelmek zorunluluğu. Bir başka deyişle bütün nesne ve olaylar Allah tarafından önceden belirlenip yazılmış ve yazıldığı biçimde yaratılmaktadır. Kulların fiilleri buna dahildir.
56 |