43
noktada yoğunlaşır. Kendilerine ‘Allah Sonsuza kadar vuku bulacak şeyleri olacakları gibi bilmiş midir?’diye sorarız. Şayet evet derlerse, bu defa Kaderiye her şeyin ezelde bildiği gibi gerçekleşmesini dilediğini benimsemiş olur.” Maturidi şöyle devam ediyor: “Bu anlattığım Ebu Hanife’den nakle-dilen rivayetten edindiğim sonuç olup onun görüşünü kendi ifadesiyle aktarmış değilim.” ( Kitabü’t-Tevhîd. Bekir Topaloğlu çevirisinden)
İnsanın cüz’i iradesini ne yönde kullanacağını Allah’ın önceden bilmesi ve bu bilgisini yazması şeklindeki çözümü, ilk olarak Hasan El- Basri’nin Kader Risalesinde gördüğümüzü söylemiştik. Bu Ehl-i sünnet’in görüşü olarak günümüze kadar gelmiştir.
Deniyor ki Allahın bilmesi ve yazması, ayın tutulacağını bilmemize ve onu yazmamıza benzer. Bizim ayın falan zamanda tutulacağını bilmemiz ayın tutulma sebebi olamaz. Veya bizim onu bilmemizden dolayı ay tutulmuş değildir. Allahın kulun fiillerini bilmesi de ona benzer. Allah bizim ne tür bir eylemde bulunacağımızı bildiği için bunları Levh-i Mahfuzda yazmıştır, zamanı gelince yine Allah’ın yaratmasıyla vuku bulacaklardır.
Ay benzetmesi meseleyi açıklamak bakımından bir işe yarıyor gibi görülse de, sonunda ayın tutulmasında aya bir sorumluluk yoktur. Oysa insana yaptığı işten dolayı sorumluluk vardır. Ay kendi dilemesi ve gücü ile tutulmuş değil ki. Böyle bir örnek, insan davranışlarını, ayın tutulması gibi mekanik bir seviyeye indirger ve bir işe yaramaz.
Görüldüğü gibi sözü evirip çeviriyor, uzatıp duruyoruz. Önce kulu kadere mahkûm ediyor ve sonra da onu irade hürriyetine sahip olarak ele alıyor ve sorumlu tutuyoruz. Sonra tekrar yapacağı eylemlerin önceden yazıldığını belirtiyoruz. Burada bir kısır döngü olduğu muhakkak.
43 |