34
“Tartışılan bu meselede aslolan şudur ki her mükellef kendinin fail, yaptığına güç yetiren ve yaptığının alternatifine de muktedir kılınan bir durumda bulunduğunu pek âlâ bilmektedir; öyle ki, kişi bu sonuncu imkândan mahrum bırakılsa fevkâlade ağrına giden bir şey olurdu. İnsan gerçekleştirdiği işin aksini de tercih edebileceğinin şuurundadır. Şu halde bu realiteyi inkâr etmek mümkün değildir, zaten herkes bu gerçeği kendi benliğinde hissetmektedir. Ayrıca bu husus ilgilenen herkes için yanılmış olduğu düşünülemeyecek derecede müşahede ve hisle sübut bulmuş gerçekler gibidir.” ( Kitabü’t-Tevhîd. sayfa: 396 , Bekir Topaloğlu çevirisi)
Nakle dayanan delile gelince Maturidî şöyle diyor:
Bu alandaki delillerin ikincisi Allahın kitabına dayandırılır. Eğer insan davranışlarında seçme hürriyetine ve eylemde bulunma kudretine sahip olmasaydı Allah kullarına şunu yap, bunu yapma diye buyurur muydu? Kulların iyi davranışlarını mükâfatlandırması kötü davranışlarını cezalandırması, emir, nehiy, va’d ve vaid bütün bunlar da kullarını mükellef tutuğunun delillerindendir. Peygamberlerin ve ilahi kitapların varlığı da. (O halde insan eylemlerinde hürdür. )
Maturidî, insanın eylemlerinde hür ve bunlardan sorumlu olduğu noktasında bu kadar tatmin edici bir açıklama yaptıktan sonra, gerek kendisi ve gerekse onun takip edenler kaderin tarifi ve Lev-i Mahfuzda yazılanlar meselesinde söyledikleriyle insana tanıdıkları bu hürriyeti yeniden geri alıyorlar.
Peygamberimizden rivayet edilen bazı haberleri de işe karıştırarak adeta Cebriyyenin yanında yer alıyorlar.
34 |