1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103 



  92

  

  İnsan ruhu ise sükûneti, huzuru, gönül ferahlığını, dingilliği sever. İrade ruhu alıp dünyayı dolaştırır, heyecanlara boğar, gönlü ateşlere sokar, insanı pişirir ve olgunlaştırır.

  Akıl da tembelliği sever. Fazla bilgiden hoşlanmaz. Her bilgi akla yük olur ve ağır gelir. Hele edindiği bilgileri eleştirmek, karşılaştırmak, edindikleri bilgilere tarafsız bir gözle ve yukardan bakmak insanların hoşlanmadığı bir şeydir. İrade bilgi edinmede, onu kullanmada, aklı zorlar. Zaman gelir akıl, fikir dünyasında dolaşıp yeni ufuklara yelken açar. Bilmediğimiz hakikatleri keşfeder.

  Gerek beden gerek ruh ve gerek akıl sahasında iradenin zorlamaları sonucu elde edilen ürünler, büyük bir mutluluğun nedeni olur.

  

  CELÂLETTİN-İ RUMİ (MEVLÂNA)

  

  Mevlana’da (1207-1273) İdare Hürriyeti ve Ahlak Anlayışı.

  

  Mevlana mistik bir şair. Ona kelamcıların dünyasından bakmak ve onu ilm-i kelâmın kavramları içine hapsetmek doğru değildir.

      Mevlana’nın irade hürriyeti konusundaki görüşlerini daha doğrusu tavrını üç basamaklı bir merdiven misali halkın fikri ve ruhi seviyesine göre üç kademeye ayırmak gerek.

  1-Allah, ilk insan olan Adem’e ruhundan üflemiştir. Akıl ve ruh Allah’tandır. Hayır ve şer de Allah’tandır. Aşağı tabakadan olanlar için bu gerçeği kavramak zordur. Toplum için herkesin fiilinden sorumlu olacağını bilmesi yeterlidir. Bu konuyu işlediği bölümlerin birinde şöyle bir hikaye anlatır, uzunca olan hikayenin özeti şöyledir:

      Komşunun yemişini çalan hırsıza, mal sahibi kızar.

  

 


92
Önceki                  Sonraki