1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103 



  Peygamberimiz(s.a.s)e Allah tarafından hikmet verilmiş olması da onun içtihat etmeye yetkili kılındığı anlamına gelir.

   Toplumun gelişmesiyle değişebilecek her türlü dünya işleri, içtihat konusudur. Yapacağımız bu içtihatlar, Allah’ın açık emirleri ve Peygamberimiz(s.a.v.)in uygulamalarında olduğu gibi dokunulmaz değildir. Peygamberimiz (s.a.v.) zekât/sadaka ile ilgili konularda Allah’ın koymadığı kuralları koyarken, devrinin özelliğine göre içtihatta bulunmuş olmalıdır.

  Diğer yanda içtihat eden bütün müçtehitler, Peygamberimiz(s.a.v.)in de içtihat ettiğini ileri sürerler. Bu konuda örnekler verirler. Bunu içtihat etmenin meşruluğunun delili sayarlar. Peygamberimiz(s.a.s) içtihat etmiş, o halde içtihat etmek meşrudur derler. Yalnız şu fark var ki, Peygamberimiz(s.a.s)in yaptığı içtihatlar, ileri sürdüğü görüşler, Allah tarafından uygun görülmezse düzeltilirdi.(2) Diğer müçtehitlerin böyle bir şansı yoktur. Peygamberimizin ölümünden hemen sonra sahabenin ileri gelenlerinden başta dört halife olmak üzere yüzü aşkın kişi içtihatlarda bulunmuştur. Bu sahabelerin içtihatları bir araya getiril-diğinde 5 ile 10 cilt kadar büyük bir yekün oluşturacağı tahmin edilmektedir.(3)

  

  2 -Hayrettin Karaman. İslam Hukuk Tarihi. İrfan yayınları. İstanbul 1975. Sayfa: 40

  3 - Aynı eser . Sayfa: 46-47 72

 


72
Önceki                  Sonraki