1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103 



  12

  yapması gereken bir iyilik olarak görülmektedir. Zekât gönülden gerçekleştirilen bir mali ibadet olarak Gayr-i Müslimlerin peygamberlerine ve onların ümmetlerine emredilmişti. Bununla ilgili Kur’an-ı Kerim ayetleri şöyledir:

  5/12) Yemin olsun ki, Allah İsrailoğullarından sapasağlam söz almıştı. Ve içlerinden on iki kefil göndermiştik ve Allah buyurmuştu: Haberiniz olsun ben sizinle beraberim. Yemin olsun ki, eğer siz namazı kılar zekâtı verir ve peygamberlerime inanır...

  98/5 Halbuki onlara(Ehli Kitaba)ancak, dini yalnız O’na has kılarak ve Hanifler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namazı kılmaları, zekâtı vermeleri emrolunmuştur. Sağlam din de budur.

  

  Sadakalar konusuna gelince, 9/103 ayetinde belirtildiği gibi, “ Onların mallarından sadaka al” emri gereği bu verilen değil alınan, devletin alacağı bir vergi şeklinde ifade edilmektedir. Bu önemli bir ayrımdır. Yani zekât gönüllü olarak verilen, sadaka ise gerekirse zorla alınandır.

  Zekât ile sadaka terimlerinin birbirine karışmasından ötürü, Müslümanların zorunlu olarak vermesi gereken vergiler için hangi terimi kullanacağımız konusunda bir tereddüt ortaya çıkmıştır. Bu tereddüdü bir miktar giderebilmek ve ifadede neyi kastettiğimizi anlatabilmek için, zekât/ sadaka tabirlerini birlikte kullanmayı düşündüğümüzü giriş bölümünde belirtmiştik.

  Bundan böyle zekât/sadaka bitişik kelimesiyle oluşturduğumuz tabir, kullanım alanları 9/60 ayetinde belirtilen ve 9/103 ayetiyle Müslümanlardan alınması emredilen sadakalar yani vergiler anlamında kullanılacaktır.

  

  

 


13
Önceki                  Sonraki