1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103 



  

  Abdullah b. Ebi Evfâ (r.a.) dan: “Hz. Peygam-berimiz(s.a.v.)’e zekât/sadakalarıyla geldiklerinde:

  “Allah’ım falanın hanesine mağfiret et” diye dua ederdi. Buharı Muhtasarı: 761. hadis)

   Yukarıda yer alan 761 No’lu Hadisin 9/103 ayetiyle irtibatlı olduğuna dikkat edelim. Ayette Peygamberimiz (sa.v.)e sadakalarıyla gelenlere, Peygamberimizin dua etmesi isteniyor.

   Ebû Hureyre(r.a.)’dan: Hz. Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “…..Gömülü hazinelerde beşte bir vardır.” (Buharı Muhtasarı 763 nolu hadis)

   Enes b. Malik de, Peygamberimiz(s.a.v.)in zekât/sadaka develerini damgaladığını gördüğünü bildiriyor. (Buhari Muhtasarı: 765. hadis.)

  Abdullah İbni Ömer’in görüşüne göre de “Üzerinden bir sene geçmedikçe bir mala zekât/sadaka düşmez.” Ticaret malından da senede bir kere zekât/sadaka alınır.

  

  Yukarıdaki hadislere ve bununla ilgili diğer rivayetlere dayanarak şunları söyleyebiliriz:

  a)Peygamberimiz(s.a.v.)den yapılan rivayetlerde, mütercimlerin zekât diye çevirdikleri terim, Peygam-berimiz(s.a.s)den rivayet edilen Arapça metinde “sadaka” olarak geçmektedir. Yani Peygamberimiz ve sahabe döneminde, devletin Müslümanlardan aldığı bu tür bir vergiye Kur’an’daki tabiriyle ‘sadaka’ denmekteydi. Zekât sözü ise Müslümanların kendiliklerinden yaptıkları mali iyilikler için kullanılmaktaydı. İlk bölümde izah edildiği gibi sonradan bu tabirler yer değiştirmiştir.

  

  

  33

  

 


33
Önceki                  Sonraki