1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71 



  den değirmene gelmediğini o irdelemeden anlatmak ihtiyacı duydu.

  Hacı baba (Ayşe’nin kayınpederi), mısırları tarladan kaldırmak için (mahalli deyişle lağusu harman etmek için) kaynanasını ve Ayşe’nin kocası İlyas’ı yanında götürmüştü. Büyük ana dedikleri nineye de ocakta pişen yemekle beşikteki bebeği emanet etmişlerdi. Ayşe’nin beşikte büyüyen altı aylık bir görümcesi vardı. Büyük ana, çocuk ağlayınca ninnilerle beşiği sallar; ocakta, kara zincire asılı kara kazanda pişen lahana çorbasının altında yanan ateşi odunlarla beslerdi.

   Ayşe’nin kayınpederi ev ustasıydı. Evlerin ahşap işlerinde maharetli bir sanatkârdı. Köy köy gezer, yevmiye ile çalışır, yeni yapılacak olan evlerin ahşap ve çatı işlerini yapan bir kişi olarak tanınırdı. Ayşe’nin kocası İlyas da babasıyla gidiyor hem babasına yardım ediyor hem de onun mesleğini öğreniyordu. Kocası, yaptığı işte şimdilik amele yevmiyesi alıyordu. Bu sıralar, babasıyla uzak bir köyde çalışıyorlardı. Köy uzak olduğu için akşamları çalıştıkları köyde kalıyor, sadece haftanın bir günü evlerine dönüyorlardı. Bu günü kendi işleri için ayırmışlardı.

  Ayşe’nin bir hafta süreyle kocasının evden uzak kalmasına bir itirazı yoktu, onun bir işi olduğuna seviniyordu. Burada iş bulamazsa gurbete çıkacaktı. Kocasının gurbete çıkmasına ancak birkaç çocuğu olduktan sonra razı olabilirdi. O zaman kocasının aklı çocuklarında olur, evini sık sık hatırlar ve fırsat bulunca da izne gelirdi. Gurbete çıkıp da gerisini unutanların haberleri az da olsa ortalıkta dolaşıyordu.

  Hatice hala, Ayşe gelinden köydeki anasını sor

  

  5

  

 


5
Önceki                  Sonraki