1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71 



  için özel bir yemek hazırlamayı düşündü.

  Kaynanası önceden kalkıp ineklerin otu için araziye çıkmıştı, görümcesi Asiye’den ise henüz ses seda yoktu. Uyuyakalmıştı. Bir ara eviçine (mutfak) açılan oda kapısında göründü. Hasta bir vaziyeti vardı, yüzü sararmıştı. Yengesine, “Yenge, galiba ağzımdan kan geldi.” dedi. Hediye, hemen kaynanasına seslendi: “Anaaa! Bi gel” dedi.

  Anne gelince durumu hemen kavradı. Uzun zamandır kızının ağır işlerde yorgunluk gösterdiğini ve yemeden içmeden kesildiğini görüyordu. Ama bunu başka şeylere yordu. Aklına kötü bir şey getirmek istemiyordu. Üzüntüsünden yeme isteğinin azaldığını, az yiyince de gücünü yitirdiğini düşünüyordu.

  Gerçekte Asiye’nin böyle bir üzüntüsü vardı. Çocukluktan beri ilgi duyduğu komşusu Memiş’i seviyor, Memiş de Asiye’ye duyduğu sevgiyi her fırsatta göstermeye çalışıyordu. Ne vardı ki işler gençlerin istediği gibi gelişmiyordu.

  “Memiş’e halasının kızını alacaklar” sözü ortalıkta dolaşıyor ve bu sözler de Asiye’ye ulaşıyordu. Ortalıkta Asiye’nin baş edeceği bir durum yoktu.

  Memiş’in üzerinde ağır bir baskı vardı. Aile içinde herkes, halasının kızından yanaydı. Birincisi, halasının kızı, Asiye’den daha güzeldi. İkincisi, halasının kızını almak bir mecburiyet gibiydi. Eğer halasının kızı gelin edilirse halası da babasının toprağından kendine düşen mirası almazdı. Karşılıklı olarak mallar bağışlanır, baba malı baba ocağında kalırdı.

  Bu durum karalar bağlamak için sebepti ama ağızdan kan gelmesinin sebebi değildi.

  

  36

  

 


36
Önceki                  Sonraki