1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71 



  

  

  BİR MEZAR TAŞININ KİTABESİ

  

  Düğünün baş eğlencesi, geceleri mahalleli gençlerin kızlı erkekli horon oynamalarıydı.

  Evin genç kızı olan Asiye, üç gün aralıklarla devam eden horon halkasından hiç geri kalmadı. Çocukluğundan beri ilgi duyduğu mahallelisi Memiş’in kolunda oynarken önceden planlandığı gibi terlemeye karşı elinde tuttuğu mendilini, horonun dağılması sırasında Memiş’in eline bıraktı. İkisinin de ter kokusunu taşıyan bu mendil, bir nevi sözleşme niteliği taşıyordu. Memiş, mendili cebine koyarak, Asiye’ye bu sözleşmeyi tasdik ettiğini göstermiş oldu.

  Düğün günleri boyunca Memiş’le Asiye, hep kol kola horon oynayarak sevgili olduklarını cümle âleme duyurmuş oldular. Buna diğer gençler de şahit oldu ki, artık sevdalı olan gençlere başkaları farklı gözle bakamazdı.

  Düğün alayı kız evinden gelini alıp erkek evine gelince, “düzenci” denilen kişi, Hediye isimli gelinin iki yakınıyla gelin odasına girip kapıyı içerden kapadılar. Gelin odasına beş on dakika kadar süren bu kapanma, uzun yoldan yürüyerek gelen gelinin biraz dinlenmesi, duvağının ve makyajının gözden geçirilmesi ve kısaca görünüşe hazırlanmak içindi.

  Gelin herkesin rahatlıkla görebileceği yüksekçe bir yere -genellikle bu yüksek yer çeyiz sandığıdır- oturtuldu ve mümkün olduğu kadar konuşmaması için uyarıldı.

  

  31

  

 


31
Önceki                  Sonraki