1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71 



  edilecek bir şey varsa bunları mektuba ilave eder ve selamla mektubu bitirirdi.

  Asiye, altı ay sonra taburcu edildi. Yüzüne renk gelmiş kilo almıştı. Memlekete dönmek için yine beş gün süren bir deniz yolculuğu onları bekliyordu.

  Asiye hastanede iken hep Memiş’in tavrını merak ediyordu. Kimseden haber alamıyor, ağabeyine de bir şey soramıyordu. Memlekete dönünce arkadaşlarının ağızlarını yokladı ise de onlar da Asiye’yi üzmek istemiyor fazla bir şey söylemiyorlardı.

  Çok geçmeden Memiş, halasının kızıyla evlendi ve bu sevda da burada bitti. Biten Asiye’nin hayatıydı. Şimdi dünyada her şey daha soluk, hatta daha karanlıktı. Kara sevda, karalara bürünmüştü…

  Asiye hayata tutunmaya çalıştıysa da iki hastalıkla birden mücadele edemiyordu. Ama ölümü veremden olmadı.

  Çarşı dönüşü ağabeyiyle dereyi geçerken güçsüz elleri ağabeyinin ellerinin arasından kaydı ve Asiye, yağmurların taşırdığı derenin bulanık sularında kayboldu. Halk toplandı, yapılan aramalar sonucunda iki saat sonra Asiye’nin cansız bedenine ulaşıldı.

  Söylenecek son söz mezar taşına yazıldı:

  Cihan bağında taze bir nihal-i gül idi.

  Soldurdu bad-ı ecel, sanki cihana gelmedi.

  Yakup kızı Asiye

  Ölümü 1943

  

  

  

  

  

  39

  

 


39
Önceki                  Sonraki