kabul edilmeleri doğru değildir. Bunlar hukukla ilgili değişebilir hükümlerdir. Eğer Ebu Hanife Peygambe-rimiz(s.a.v.)in içtihadını değişmez bir hüküm olarak kabul etseydi ona muhalefet edemezdi.
e)Ebu Hanife’nin bir diğer içtihadî da şudur:
Ebu Yusuf, Ebu Hanife’nin Hocası İbrahim Nehayî’den naklettiğine göre, o şöyle demiştir:
“Az veya çok, toprağın getirdiği mahsulün öşürü vardır, hatta bir deste bakla bile olsa.” Bu görüşü benimseyen Ebu Hanife şöyle derdi:
“Haraç arazisi olup da ekilen bir arazi şer’an vacip olan haraç alınmadan bırakılmaz. Eğer arazi öşür arazisi ise, az veya çok öşürü alınmadan o da bırakılmaz. Başkaları ise Resulüllüh’tan naklolunan hadisler muvacehesinde 5 veske ulaşmayan mahsul için haraç veya öşür yoktur.”demişlerdir. (Haraç tercümesi. Sayfa: 95)
Ebu Yusuf devamla:
“Ebu Hanife: Az veya çok, toprağın bitirip yetiştirdiği her şeyden öşür almak lazım gelir dedi. Başkaları ise Mahsulün beş veske balığ olması lazımdır, beş veske ulaşmayan miktardan öşür veya zekât almak lazım gelmez, dediler.”
Öyle anlaşılıyor ki buradaki öşür kelimesi Müslüman olmayanların toprak mahsullerinden alınan yüzdelik vergiler anlamında kullanılmıştır. Lakin bu konuda farklı görüşlerin ileri sürülmesi bu alanın içtihada açık bir konu olduğunu gösteriyor. Yine de Peygamberimiz(s.a.v.)in Müslümanların mahsulleri için koyduğu kuralları, (burada nisab miktarı) Müslüman olmayanların mallarına tatbik etmemek bir haksızlık ve sünnete bir muhalefet gibi görülmektedir.
83
83 |