Bilhassa Mekke döneminde nazil olmuş olan sürelerde geçen ‘Allah yolunda’ tabirinin cihat etmek anlamında olmadığı açıktır. Çünkü bu dönemde cihat henüz farz kılınmamıştır. Örneğin Mekke döneminde inmiş olan Nahl süresinin 94. ayetinde geçen ‘an sebilillah’ ifadesi bunun bir örneğini teşkil eder. Ayetin meali şöyledir:
16/94 “Yeminlerinizi aranızda hile ve fesat sebebi yapmayın. Sonra sağlamca bastıktan sonra ayaklarınız kayar da Allah yolundan sapmanız sebebiyle kötü azabı tadarsınız. (Ahrette de) sizin için büyük bir azap vardır.”
Mealde görüleceği gibi bu ayetteki ‘Allah yolunda’ ifadesinin ‘Allahın bize gösterdiği doğru ve güzel yoldan’ demek olduğu açıktır. Bu ifadede cihat etmek anlamını bulmak mümkün değildir.
Süleymaniye Vakfının internet sitesinde zekâtla ilgili iki ayrı makale yayınlanmış ve bu makalelerin her birinde 9/60 ayetinin ‘fi sebilillah’ bölümü birbirinden farklı olarak tercüme edilmiştir.
Birinci makalede, 9/60 ayetindeki fi sebilillah kavramının çevirisi “Allah yolunda olanların uğruna sarf edilir” şeklinde olup ikinci makalede ise “kamu yararı için yapılan tüm işlere mahsustur” denilmektedir. Bu iki farklı tercüme, bu kavramın yorumcular tarafından farklı şekillerde algılandığını göstermesi bakımından dikkat çekicidir.
Hayrettin Karaman, İlk Müslümanlar ve ehli sünnet mezhep imamlarının (fi sebilillah) kavramından cihadı anladıklarını söylüyor. Ayrıca cihat için yapılacak harcamaların, savaşanların ihtiyaçları ile cihat amaçlı yapılacak tahkimat ve köprülerin de bu kapsamda olduğunu belirtiyor. (Hayrettin Karaman’ın web sitesi)
63
63 |