KUR’AN-I KERİM’DE ZEKÂT/SADAKA
Gönüllü olarak muhtaçlara yapılan yardımlarla ilgili olarak kullanılan zekât terimi kapsamında kural koyucu, hüküm ihtiva edici her hangi bir ayet-i kerime olmadığı, bu konu ile ilgili ayetler incelendiğinde açıkça görülmektedir. Nitekim bu ayetler yukarıda ki bölümde nüzul sırasına göre yer almıştır. Zekât/sadakalara gelince bu konuda gerek Kur’an-ı Kerimde ve gerekse Hadis-i Şeriflerde hüküm vazeden ifadeler vardır.
Verilmesi zorunlu bir ücret anlamında sadaka tabiri ilk defa Mücadele süresinin 12 ve 13. ayetlerinde yer alır. Mücadele süresi iniş sırasına göre 105. süredir. Bu ayetler, sefer hazırlıklarının çok yoğun olduğu ve işlerin Peygamberimiz(s.a.v)i çok meşgul ettiği bir dönemde inmiştir. Şimdi birbiriyle irtibatlı ve birkaç gün aralıkla inen bu iki ayete bir bakalım:
58/12 (105. süre) “ Ey iman edenler! Peygamber ile baş başa konuşacağınız zaman, baş başa konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet verecek bir şey bulamazsanız, bilin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
58/13 “Baş başa konuşmanızdan önce sadaka vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekâtı verin, Allah ve Resulüne itaat edin. Allah bütün yaptıklarınız- dan hakkıyla haberdardır.”
Burada dikkatimizi çeken en önemli hususlardan biri, 12. ayette kullanılan sadaka tabiri ile 13. ayette kullanılan
26
26 |