1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103 



  Sahabelerden sonra gelenler de re’ye yani içtihada baş vurmuşlardır. Sahabelerden sonra gelenlerin tutumu şöyledir: Kur’an’a ve sünnete bakılır, onlarda yoksa sahabe görüşüne başvurulur, onlarda da yoksa kendileri içtihat ederlerdi. Ehli sünnetin tutumu bu idi. Sahabenin re’yinin dokunulmaz kabul edilmesi bu yöntemin zayıf noktalarından birini teşkil etmektedir. Bu tutucu durum, yani sahabenin görüşlerinin kutsallaştırılması, içtihat etme noktasında bazı sıkıntılar doğurmuştur. Toplumun gelişmesine uygun hareket etme noktasında toplumsal gelişmelere ayak uydurulamamıştır. Nihayet içtihat kapısının kapanmış olmasının en büyük zararı, zekât/sadaka müessesesinin gelişmesine olmuş, Kur’an’nın 9/60 ayetiyle ilgili hükümleri uygulama imkanı tam olarak gerçekleşememiştir. Bu da İslam ülkelerinde kurulan devletlerin, Kur’an hükümlerine uygun bir bütçeden mahrum olma sonucunu doğurmuştur. Devlet bütçesinde İran ve Bizans örnek alınmış, İslamî özelliği olan bir maliye yönetimi teşekkül ettirilememiştir.

  Bir konu içtihada açıksa, o konu zamanın ihtiyaçlarına göre yeniden ele alınabilir ve yeni durumlara uygun yeni hükümler, hukuk kaideleri konabilir. Sorunların çözümü noktasında bu tutuma ihtiyaç vardır.

  Şüphesiz ki Peygamberimiz (s.a.s)in görüşleri dikkate alınacaktır. Lakin bilinecek ki içtihatlar dinden olan hükümler değildir. Zamanla değişebilir. Sahabe ileri gelenleri, umumun menfaatini hesaba katarak veya olayların zorlaması sonucu devletin mali işleri konusunda pek çok yeni hüküm vazetmiş ve yerine göre de Peygamberimizin bazı uygulamalarından farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Fakat bu orada kalmış, zamanla geliştirilememiştir. Nitekim Ebu Yusuf’un Haraç adlı eserinde belirtilen hususlara, sonra gelenler bir şey ilave edememiştir. Modern çağın bütün üretim şekilleri, servetleri, harcamaları zekât/sadakalar bağlamında vergilendirilememiştir.

  Ne yazık ki zekât/sadakalar konusunda ilk dönem müçtehitleri, haklı olarak kendi dönemlerinin toplumsal şartlarına bağlı kalmış, ama sonra gelenler yeni gelişmelere

  

  73

  

 


73
Önceki                  Sonraki