1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103 



   85

  

  

  ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

  SONUÇ

  

      Bu kitapçığın birinci ve ikinci bölümlerinde genel-likle Cebriyye, Mü’tezile ve Ehl-i sünnet mezheplerinin kader kavramı ve dolayısıyla insanın sorumluluğu üzerindeki görüşlerini yansıtmaya çalıştık.

      Cebriyye, bütün fiillerin- insanla ilgili sorumluluk gerektirenler davranışlar dahil- önceden Allah tarafından Levh-i mahfuz’da yazılmış olduğunu, insanların hür bir eylemde bulunmaya kudreti olmadığını, bu nedenle de eylemlerinden dolayı sorumlu olmadığını ileri sürüyordu.

      Mu’tezile ise kaderi kabul etmiyor, Allah’ın adalet sıfatı gereği, insanlara haksızlık edilmeyeceğini, eylemlerine karşılık mükafat veya ceza göreceklerini iddia ediyordu.

      İtikatta Ehl-i sünnet mezhebinin görüşlerini benim-seyenlere gelince, bunlar kaderi kabul ediyorlar. Onlara göre sorumluluk gerektiren davranışlar, Lev-i Mahfuz’da yani insanın kaderinde yazılıdır. Ne tür davranışlarda bulunacağımız ezelde yazılı olmasına rağmen insan yine de hür ve davranışlarından dolayı sorumludur. İtikatta Ehl-i sünnet alimleri, İnsanların davranışlarının önceden yazılı olmasını, Allah’ın ezeli bilgisine bağlıyor ve şöyle diyorlar: Allah, ezeli bilgisiyle insanın iradesini hangi yönde kullanacağını bilmiş ve bunu Levh-i Mahfuz’da bildiği şekliyle yazmıştır. Bu nedenle insanın davranışı kendi iradesinin eseridir.

  Şimdi Gelelim Benim Anladığım Kader Kavramına:

  Şüphesiz ki insanın sorumluluğu söz konusu olduğunda kader kavramı akla gelmektedir. Kader kavramı,

  

 


85
Önceki                  Sonraki