1  2  3  4  5  6  7  8  9  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  31  32  33  34  35  36  37  38  39  40  41  42  43  44  45  46  47  48  49  50  51  52  53  54  55  56  57  58  59  60  61  62  63  64  65  66  67  68  69  70  71  72  73  74  75  76  77  78  79  80  81  82  83  84  85  86  87  88  89  90  91  92  93  94  95  96  97  98  99  100  101  102  103 



  50

  

  olmasına rağmen o fiil oturan adama aittir. Oturan adam, oturmayı kesb etmiş yani kazanmış olur. Böylece de sorumlu olmuş olur. Zor bir çözüm. İnsan oturmak istiyor ama onda oturma kudreti yoktur; oturma kudreti insana oturma anında veriliyor ve böylece fiil yine Allah tarafından yaratılmış oluyor.

  İnsanın sorumluluğuna delil olarak geliştirilen kesb kavramı, düşülen derin bir kuyudan çıkmak için uzatılan bir ipe benziyor ama ip bir türlü amacına ulaşamıyor.

      Bir başka ifade ile Allah fiilleri yaratır, kul ise o fiili kesb eder yanı kazanır. Böylece de sorumlu olur. Kul burada müktesipdir.(kazanan) Aslında tam bir Cebriyyeci görüş.

       Ehl-i sünnet alimleri, ne kulun fiillerini Allah’ın yarattığı tezinden vazgeçebildiler ne de kulun yaptığı işlerden sorumlu tutulmasından. Ama ileri sürdükleri çözümler işi daha da karmaşık bir hale sokmuştur.

  

      Endülüslü Alim Batalyevsi’nin çıkış yolu:

  

      Hicrî 521 Miladî 1127 tarihinde vefat eden Endülüslü âlim İbnu’s-Sid el-Batalyevsi de Allah’ın olacak şeyleri önceden bilmesi konusunda yaptığı yorumla insanın irade hürriyeti ve sorumluluğuna bir imkân sağlamaktadır.

      Batalyevsi (Mümtehime 60/22) ayetinin tefsiri konusunda şöyle diyor: Önce ayetin tercümesine bir göz atalım: “O, kendinden başka hiçbir ilah olmayan Allah’tır. Gaybı da görünen âlemi de ( eş- şehade= الشهادة) bilendir. O, Rahmandır, Rahimdir.”

       “Kaza ve kader mevzuunda tetkik ve tefekkür sistemlerini açıklamaya devam ettiğimiz bu üçüncü gurup alimlerin (Ehl-i sünnet âlimleri) dikkatini çeken noktalardan biri de Allah Teâlânın, Kur’an-ı Kerimde, görüneni de görünmeyeni de bildiğini beyan buyurmasıdır: O, görün-

  

 


50
Önceki                  Sonraki