du. Ayşe, on beş gündür anasından haber alamamıştı.
Kaynanası her seferinde bir bahane bulup onun babasının evine gitmesine izin vermiyordu. O zamanın gelini, bir köyden başka bir köye, babasının evini ziyaret amaçlı bile olsa, tek başına gidemezdi. Gelinin bir yakını veya kocası onu babasının evine götürüp getirmeliydi.
Hatice hala, Ayşe’nin bu köye gelin gelmesine aracılık ettiği için bu konuda kendisini sorumlu hissediyordu. Bu nedenle:
“Yarın kardeşimi ziyarete gideceğim, kaynanandan izin alır beraber gidip geliriz; ben akşam sizin eve uğrar durumu anlatırım, bir karara varırız.” dedi. Böylece akrabası olan köylüsüne yardımcı olmak ve arka çıkmak istemişti.
Bu sırada değirmenin kapısında Bedriye abla göründü. Değirmeni besleyen ırmağın iki yakasında iki mahalle vardı. Bedriye karşı mahalleden, otuz yaşlarında, beş çocuğu olan bir kadındı. Aron köyünden gelin geldiği için ona, “Aronlu gelin” derlerdi. Aslında Ayşe’de Setoz köyündendi. O da ilerde, “Setozlu gelin” olarak anılacak ve ismi unutulup gidecekti.
Bedriye, değirmene gelince Hatice halanın istediği olmuştu. Şimdi Ayşe’yi ona emanet edip gidebilirdi. Selam, kelamdan sonra Hatice hala, Bedriye’ye değirmende çok kalıp kalamayacağını sordu. Bedriyelerin değirmenin yakınlarında düzleri vardı. Buradan mısır harman edip gidecek ve yeniden gelip öğütülmüş ununu alacaktı. O halde, Ayşe ona emanet edilebilirdi. (Dere kenarlarında bulunan meyilli olmayan tarlalara
6
6 |