Fadime, babasının evine gidip gelirken bunları anama anlatır, içini dökerdi. Anam bir ara, “Senin kaynanan cadı olmasın?” dedi. Fadime, sanki onun da aklından aynı şey geçmiş gibi, “Yok yok yenge; kaynanamı yıkıyorum, kuyruğu yok.” dedi.
***
Fadime, ilkokulu bitiren şanslı kızlardandı. Kırk kişilik sınıfta topu topu dört beş kızdan biriydi. Ayrıca Fadime oldukça zekiydi, imkân olsa ve çevresi tutucu olmasa liselerde hatta büyük şehirlerin yüksek okullarında bile okuyabilirdi.
Fadime, okumuş bir kız olarak akranlarından biraz daha farklıydı. Boyu bosu düzgün, güzel, giyimine özen gösteren, ve serbest bir kızdı. Baş örtüsü, genç kızların kullandığı gibi kırmızı paftalı makaslı, entarisi pembe, bazen yeşil veya sarı renkli ve gösterişliydi. Başı açık ve saçı taranmış halde fotoğraf bile çektirmişti. Kendini şehirli kızlara benzetiyordu. Şehirde yaşamak daima hayal ettiği bir şeydi.
Fadime’nin kocası Niyazi, teyzesinin oğlu olduğu için birbirlerini çok yakından tanıyorlardı. Tanımanın ötesinde gençlik heyecanı ve aşkıyla birbirlerine sıkıca bağlanmışlardı. Niyazi’nin köyünde düğün olsa Fadime’nin; Fadime’nin köyünde düğün olsa Niyazi’nin mutlaka haberi olur ve buluşmaları için düğünler onlara vesile olurdu. Fadime’nin teyzesinin evine gitmesine bir engel yoktu. Fadime ile Niyazi’nin birbirlerini sevdikleri artık bilinen bir şeydi. Anneleri de durumun farkındaydı. İşi uzatmaya gerek yoktu. Kız kardeşler konuşarak Niyazi ile Fadime’nin evliliğini plan
ladılar. Geciktirmeden “ara kesme” töreni ve hemen ardından da düğünleri yapıldı.
24
24 |