Aslında bu, Şaziye için fazla bir tedbirdi. Gerçekte Topal Şakir’in oğlu artık onu almazdı. Birkaç gün bir başka erkeğin yanında belki de koynunda kalmıştı. Aslında Topal’ın oğlunun yaptığı iş intikam almak, göz korkutmaktı. “Bana yar olmayan başkasına da yar olmasın.” kabilinden bir gösteriydi. İbrahim Usta’nın ailesi de sinmiş ne Şaziye’nin ne de oğullarının adını ağızlarına alıyorlardı.
İstanbul’a giden Süleyman, arkadaşlarının yardımıyla daha ilk günden bir cam ve şişe imalathanesinde küçük bir iş buldu. Bir arkadaşının odasında kalıyor ve onun kirasına ortak oluyordu. Mesele bir iş ve bir yere sığınmak değildi, asıl mesele Şaziye’yi memlekete bırakıp gurbete kaçmasıydı. Bu haysiyet kırıcı durumdan dolayı kimsenin yüzüne bakamıyor, akrabalarıyla az görüşüyor ve memleket söz konusu olunca susuyor, dalıp gidiyordu. En çok Şaziye’ye sahip çıkamadığı için kahroluyordu.
Bir delilik yapmak, hapse girmek bir şey değildi; Şaziye’nin hali ne olacaktı? Onu bırakıp hapse nasıl girerdi. Onu bırakıp gurbete gelmişti ama bu, ancak geçici bir ayrılık olabilirdi.
Şaziye’yi sevdiğini onu bir gün gelip alacağını ona nasıl bildirebilirdi? Mektup yazsa mektubu kimle gönderebilir, gönderse mektup Şaziye’ye nasıl ulaştırılırdı? Şaziye şimdi ne yapıyordu? Memleketten ayrılmasa daha mı iyi olurdu? Şaziye’nin başına bir şey gelirse Topal’ın oğlundan çok daha sert davranır, çok fena olurdu.
Şaziye de her geçen gün daha çok ümitsizliğe kapılıyordu. Süleyman’ı istemekle hata mı etmişti?
45
45 |