Rize’nin çarşısında yaşayan (Bizim oralarda Rize’nin merkezine “çarşı” denir.) Nahide halanın, yaşadıklarıyla birlikte neden bizim köye defnedildiğini ve neden cenazesine şehirli eşrafının katıldığını da anlatacağım. Acılarla ve yokluklarla olgunlaşmış bu kadının hayatı, umarım sizlere anlatmak istediğim savaş yıllarının özelliklerini de yansıtmış olacaktır.
***
Nahide, kocası Hafız Ahmet’in şehit olduğu haberi geldiğinde kızı Zehra’ya hamileydi. Her eve düşen ateş gibi onun da yüreğine ateş düşmüştü.
Kocası seferberliğe gitmeden önce Nahide’nin kayınpederi, onları büyük aileden ayırmış, onlar için ayrı bir ev kurmuş, daha doğrusu, kayınpederi evin bir bölümünü onlara tahsis etmişti. Mabeyin odasına ocaklık ilave edilerek burası zamanın tabiriyle “eviçi” yani mutfak haline getirilmişti. Ayrıca evin alt kısmından bir göz ahır, bir inek, birkaç kap kacak, kendilerine yetecek kadar tarla ve arazi verilmişti. Bir hissesi Hafız Ahmet’e ait olmak üzere Nayla da ikiye bölünmüştü. Ekmeklik mısır naylanın saçaklarını doldururken, kışlık olarak hazırlanan fasulye turşusu ve pekmez de tahta kadılar ve toprak küpler içinde burada muhafaza ediliyordu.
Hafız Ahmet, ramazanlık olarak bir aylığına gurbete gider, imamlık yaptığı köyden ücretini ve hediyelerini alır; bu bir aylık gelir, evinin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaya yeterdi. Ayrıca hanımı maharetli bir dokuyucuydu. Senede birkaç keten dokuyarak zorunlu
15
15 |