Gelin odası dediğimiz yer, gelinin çeyizleriyle süslenmiş, evleneceklere ayrılmış bir yatak odasıydı. Gelinin babasının evinden getirdiği peşkirler, usulüne göre duvarlara asılarak düğüne gelenlerin beğenisine sunuluyor, dantelli pencere örtüleri yerlerini almış bulunuyordu. Ayrıca gelinin feneri, el leğeni, Mushaf’ı, çeyiz sandığı, konsolu gelin odasının aksesuarını tamamlıyordu. Gelin hazır olunca odanın kapısı açıldı ve erkek tarafından olan kadınların odaya girmesine izin verildi.
Damat ortalıkta yoktu. Damat, lacivert takım elbisesi, siyah ayakkabıları, beyaz gömleği, briyantinle taranmış saçlarıyla bu güne özel hazırlanmış, yalnızca yakın bir arkadaşının bildiği bir yere saklanıyordu.
Gelin iki köyü aşarak düğün alayı ile birlikte yürüyerek gelmişti. Erkek tarafı, çok kalabalık bir düğün alayı ile gelini almaya gitmiş, gerekli merasimlerin ve geleneklerin hepsi uygulanarak ve gerektiği yerlerde silahlar atılarak gelinle birlikte erkek evine dönülmüştü.
Gelin, kocasının evini de kocasını da ilk defa bu gün görecekti. Evlenecek olanlar, aynı muhitten veya yakın hısım akraba değilseler birbirlerini ilk kez genellikle elbise kesme gününde görürler. Ama bu sefer, elbise kesmeye, gelinle damat çağrılmadığından aralarında yakın mesafeden bir görme ve görüşme olmamıştı. Ancak komşu köydeki bir düğünde uzaktan birbirlerini bir defa görmüşlerdi.
Geline daha önceden erkeğin akrabaları, aile bireyleri ve komşuları hakkında kısa bilgiler verilmişti. Kocası hakkında bildikleri de çoğunlukla kendisine
Anlatılanlarla sınırlıydı.
32
32 |