Orhan Naci AK
Aya Sofiye Manastırının ve on iki saburi Aya Fukas Manastırının vakıfları idi. Ve üç saburi Mihal …….. nam kafirin idi. Umur Bey Rumeli’ne sürmüştür. Padışahımız emriye timar oldu.” (Sabur: O zamanlar kullanılan bir şira ve hububat ölçeğiydi.)
Yine bu defterin 446. sayfasında yer alan başka bir ifadede de: Atina’nın Vulat karyesinde bulunan bir üzüm bağlığı hakkında, şu ifade kullanılmıştır: “Aslında bunun üç saburu Tekürün idi, üç saburu Kosta nam kafirin, iki saburu Mihal adlu kafirin üç saburi Tuder nam kafirin idi ki “Kasım Bey Rumeli’ne sürmüştür. Padışahımız emriyle timar oldu.”
Bu defterde yer alan vergi gelirlerinin kaynaklarına baktığımızda halkın ne ile geçindiği konusunda da sarih bir fikre ulaşabiliyoruz. Vergiye tabı başlıca ürünler şunlardı: şıra, kaplıca denilen bir tahıl, keten yani kendir, bal, hınzır, bostan, ceviz ve kestane.
Diğer yanda bölgede farklı dillerin konuşulduğu ve farklı mezheplerin olduğu dikkate alındığında, konuşulan ana dillere ve dinde tabi oldukları mezheplere göre de yönetim birimlerine ayrıldıkları düşünülmelidir. Bu günkü Rize Vilayeti coğrafyasında o zamanlar üç ayrı dil konuşuluyordu: Rumca, Lazca ve Hemşince. Trabzon’un batısında oturan Çepnilerin dilleri de Türkçe idi. Farklı dillerin ve farklı inanç ve mezheplerin mensuplarının bir arada ve her birinin ayrı coğrafi bölgelerde yaşadıkları düşünülürse bu bölgelerin de ayrı birer yönetim birimi oluşturduklarını kabul etmek gerekebilir. Osmanlı da bu farklılığı az çok dikkate almış bulunuyordu.
Fetihten önceki dönemlerde taşra yönetimleri söz konusu olduğunda, kalelerin de önemli görevler
11 |