ebelik yaparlardı. Ebe ninelere özel bir saygı gösterilir ve bir akraba ve aile büyüğü gibi muamele görürdü.
Ebeler çocuğun doğumundan başlar, 40 güne kadar bebek ve loğusa ile ilgilenirdi. Bazan üç güne bazen da yedi güne kadar bebekleri yıkarlardı. Bundan sonra bebek ve loğusa bakımı oğlanın annesi ve diğer ev halkının görevidir. Bebeğin yedisi diğer günlerden daha önemliydi. Yedinci günde loğusa”yedilenir” yani o gün hem bebeğin hem de lohusanın temizliği yapılırdı. Bir rivayete göre loğusa ebe nineler tarafından okunan su ile abdest aldırılırdı. Loğusa kadın doğumdan kırk gün sonra “kırklanır” yani doğumun kırkıncı günü bebek ve loğusa yıkanır, temizlenir, loğusa boy abdesti alır, namaz kılmaya başlardı. Kırklama Tamamlanınca ebe ninenin de işi sona ererdi.
Ebelerin de hediye cinsinden bir ücretleri vardı. Ebe, loğusa kadını “yediledikten” sonra hediyesini alırdı. Yerine göre havlu, örülmüş yün çorap, feretiko dokuma, sabun, çarşaf gibi. Zengin olanlar para olarak bir ücret öderdi.
!940 ve 1950 li yılları bilen kadınların anlattığına göre:
Ebe nine, doğuma başlamadan ellerini yıkar, bir tekne su alır, besmele çeker, kelime-i şahadet getirerek işe başlardı. Doğum yapacak kadın oturur duruma getirilir, bu vaziyetin doğumu kolaylaştıracağı düşünülürdü. Çocuk doğunca, göbeği, kaynar su ile temizlenmiş bir makasla veya temiz bir kendir ipiyle kesilir; bebek yıkanır ve giydirilirdi.
Ebeler bebeğin ve lohusanın sağlığı ile de yakından ilgilenir ve bazı bebek hastalıklarını tedavi ederlerdi. Bazı yaralara, çocuğu olmayan kadınlara ilaç yapar, kadın hastalıklarıyla ilgilenirlerdi. Lohusanın sağlığına özen gösterilir; iyi beslensin diye bal şerbeti içirilir ve çumur hazırlanarak sütle beraber yedirilirdi. ( Çumur tuzsuz yağ, yumurta, ekmek karışımı bir yiyecekti.) Doğumlarda lohusanın sütlü ve şekerli yiyecekler alması gerekli olduğundan loğusa şerbeti yapma adeti yerine getirilirdi.
Erkek çocukların doğumu silah atılarak kutlanırdı. Doğan çocuğa isim verme anne ve babanın değil, dede ve ninelerindi. İlk doğan çocuk erkekse dedenin, kızsa ninenin ismini alırdı. Sonra doğan çocuklara sıra ile aile
büyüklerinin isimlerinin verilmesine devam edilirdi. Ölen bir ağabey, abla, teyze veya hala varsa onların isimleri de verilebilirdi.
Eskiden lohusayı doğum yaptığı gece uyutmazlarmış. “albasma” olmasın diye. Albasma olunca uyuyunca bir daha uyanmazmış.
Loğusa ile ilgili inanç ve geleneklerden bazıları da şöyleydi:
İkindi ezanından sonra eve kim gelirse gelsin elini ateşe veya sıcağa tutar lohusanın yanına öyle girermiş. Lohusanın yatağının altına sabun konulurmuş. Loğusa ziyaretine gelenlere güle güle demez, buna yapınca sütünün kaçacağına inanılırmış.
50
52 |