F) ŞEHİRDEN BİR KESİT
Genellikle hep köy hayatındaki yaşayışlardan ve geleneklerden bahsettik. Şehir hayatında durumun biraz daha farklı olabileceğini hesaba katmak gerek
Şimdi de Rize şehir merkezinden bir kesit sunalım:
Rize Şeyh Camisinin arkasında yer alan tarihi evlerden birinin sahibi 1927 doğumlu Suat Berkam’dır. Suat Hanım, evlerinin 1910 yılında dedesi Lazoğlu Osman tarafından yaptırıldığını söylüyor ve çocukluğundaki yaşayışı şöyle tarif ediyor:
“Evin içinde ocak ve terekler vardı. Biz yemeğimizi maltız’da pişirirdik. Maltız pleki taşından yapılmış bir mangaldır. Burada odun kömürü yakar ve ızgarası üzerine tencereyi koyarak yemek pişirirdik. Annem zaman zaman da plekide de ekmek pişirirdi. Su için evimizin arkasına sarnıç vardı. Bu sarnıç yıkılınca suyu trafonun önünde bulunan Hacı Eşref Suyu dediğimiz çeşmeden alırdık. Çamaşırı taşlıkta yıkardık. Ayrıca bir el değirmenimiz vardı. Mısırı kırar çorba yapardık.”
Pencereler 150x75 cm ebadında “Pencere perdelerimiz pencere boyunda idi. Amerikan bezine 30 cm kadar bir dantel takılı idi. Bazen da bütün perte dantel olurdu.”
“Gençliğimizde kadınlar mantolu olur, başlarına atkı ve ellerinde açılmış bir şemsiye bulunduğu halde çarşıya çıkarlardı. Kızlar da öyle yapardı.”
G) HAMİLELİK, DOĞUM VE EBE NİNELER
Doksanlık Hatçe Nine iki aylık hamile olduğunu söylenen geline “ ne utanmaz karı” diyerek gelinlerin ulu orta hamile olduklarını söylemenin ayıp olduğunu vurgulamıştır.
Eskiden gelinler hamile olduklarını evin erkeklerinden mümkün olduğunca saklarlardı. Bulantısını gizler, sofraya oturmaktan çekinirdi.
Durumunu bilen kaynana geline ağır işler yaptırmaz, sabahları erkek kalkamazsa, erkek milletine gelinin hasta olduğunu söylerdi.
Doğumdan önce bebekler için zıbın, iç gömlek, yün patik, kundaklık ve beşik takımı hazırlanırdı. beşiği donatmak için kol ve ayak bağırdağı, kol bezleri, ayak bezleri, yüz örtüsü, bebeğin üstünü örtmek için ince battaniye, v.s. hazırlanırdı.
Doğumlar ebe nineler yardımıyla olurdu. Eskiden çok maharetli ebeler vardı. Bunlar ustalarından görerek ve kendi tecrübeleriyle ebeliği öğrenirlerdi. Ebeler kendi semtinin köyünün çocuklarına ve hatta başka köylere de giderek
49
51 |